Eşitsizlik giderek derinleşiyor

Türkiye ekonomisinde ilginç işler oluyor. Bir taraftan imalat sanayiinde veriler çok kötü gelirken manşet işsizlik rakamlarında iyileşme görüyoruz. Diğer taraftan yüksek faize dayalı sıkı para politikası uygulanırken talebin yeteri kadar zayıflamadığını ve enflasyonun bir türlü kontrol altına alınamadığını görüyoruz.

Aslına bakarsanız her dönemin kendine özgü farklı dinamikleri var. İçinde bulunduğumuz dönemde belki de uygulanan politikaların etkisi üzerinde en fazla konuşmamız gereken şeylerden biri servet etkisi. Bu servet etkisini yaratan iki ana eksen var. Bunlardan biri altın fiyatlarındaki artış diğeri de tasarruf sahibinin aldığı yüksek faiz.

Her ne kadar yüksek reel faiz uygulaması insanların krediye erişimlerini zorlaştırmak, tüketimi dizginlemek, dolarizasyonu önlemek için kullaılıyor olsa da, bu faizden nemalanan kesimlerin tüketimlerini de artırıcı etki yapıyor. Hal böyle olunca da ilaç işe yararken diğer taraftan da farklı bir etken madde bu etkiyi sulandırıyor. Bir de bunun üstüne altın fiyatlarındaki artış gelince özel tüketimin neden dizginlenemediğinin bir olağan şüphelisi karşımıza çıkmış oluyor. Özellikle oto satışlarının dizginlenememesinden, pahalı telefon almak için sırada bekleyen insanlardan bunları gözlemleyebiliyoruz. Bunun yanında bir kurun tutulması ve TL’nin reel olarak değer kazanması ithal malların bahsettiğim kesim için daha ulaşılabilir olmasını sağlıyor.

Servet etkisi denen konu adı üzerinde serveti olanlar için geçerli olan bir şeydir. Toplum içerisinde hiç tasarruf edemeyen kesimlerin bu etkiden faydalanamayacağı açık. Böyle olunca da gelir dağılımdaki bozulmanın yanına servet dağılımındaki bozulma da eklenmiş oluyor. ING’nin 2025 ikinci çeyrek tasarruf eğilimleri raporunda Türkiye’deki kişilerin sadece yarısının tasarruf edebildiğini görüyoruz. Özellikle asgari ücret ve çevresinde geliri olan çalışanların ve emeklilerin tasarrfu etme imkanının olmadığını belirtmeye gerek yok. Zira Türk-İş’e göre Eylül ayı açlık sınırı 27.790 TL. (Bu sadece 4 kişilik bir ailenin gıda harcama tutarı). Net asgari ücret ise 22.104 TL. Birçok emeklinin aldığı maaş bunun da altında. Dolayısıyla bırakın tasarruf yapmayı bu kesimin negative tasarruf yaptığını yani borçlandığını görüyoruz. Özellikle faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir dönemde yüksek borçluluğun haneler üzerinde yıkıcı etkisi oluyor. Kendi adıma bu kadar eşitsizliğin olduğu bir ortamda ekonomik meseleler yerine her gün siyasi konuların konuşulmasını garip karşılıyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar