Borsa yatırımcısının makus talihi

Gelişmekte olan ülkeler piyasalarında ge­lişmiş ülkelere göre yüksek risk barındı­rırlar. Bu sebeple bu piyasalara yatırım yapa­cak yatırımcılar getiri beklentisinin yüksek olmasını talep ederler. Yani attıkları taşın ürküttükleri kurbağaya değmesini isterler.

Özellikle bir yabancı yatırımcı herhangi bir ülkeye yatırım yaparken sadece o finansal enstrümanın riskini almaz aynı zamanda il­gili ülkenin parasının riskini de alır. Gelişen ülkeler için normal hale gelen bu ilişki artık gelişmiş ülkeler için de geçerli olmaya başla­dı. Finansal ve jeopolitik yapı o kadar kırıl­gan ki yatırımcılar her türlü riske karşı ken­dilerini korumak istiyorlar.

Mesele ABD his­selerine yatırım yapan yabancı yatırımcının dolardaki değer kaybına karşı da kendini ko­ruması, teknik tabirle hedge etmesi çok alı­şık olduğumuz bir durum değil. Fakat Finan­cial Times’ın haberine göre son 3 ayda ABD hisselerine yatırım yapan yatırımcıların yüzde 80’I pozisyonlarını dolara karşı hedge etmişler. Bu oran 2024’te yüzde 0 seviyesin­deymiş. Haksız da sayılmazlar, dolar endeksi son 20-25 yılın en kötü performansını sergi­liyor ve yıl başından beri yüzde 10’a yakın de­ğer kaybetmiş durumda.

Dolardaki zayıflığın nedenleri çok farklı

Dolardaki bahsettiğim zayıflığın çok farklı sebepleri olabilir. Bu zayıflık ihracatta daha rekabetçi hale gelebilmek için ABD eliyle bi­le isteye yapılan bir durum olabilir. ABD’nin yüksek borçluluğunun sonucu olabilir. Rus­ya-Ukrayna savaşı sonrası Rus varlıklarının Batı’da dondurulması ve sistemsel kriz ne­deniyle dolara olan talebin düşmesi olabilir. Bu muhtemel sebepleri artırabiliriz. Sebep ne olursa olsun yatırımcının enstrüman se­çerken işinin daha zor olduğu gerçeğini de­ğiştirmez. Çünkü artık sadece finansal ens­trümanın değil, para biriminin de perfor­mansını öngörmesi gerekiyor. Ya da yukarıda belirttiğim gibi bu riski yönetmesi gerekiyor.

Ekonomi kanalı ‘Out’ haber kanalı ‘In’

Yazının en başında gelişmekte olan ülke piyasalarının daha yüksek risk barındırdı­ğından bahsetmiştim. Bu noktada çok uzağa gitmeye gerek yok. 2025 yılı Borsa İstanbul performansı kitaplarda okutulacak netlik­te bir örnek olarak önümüzde duruyor. Ha­ber akışından bu kadar etkilendiğimiz, her haberde hop oturup hop kalktığımız bir yıl hatırlamıyorum. Özellikle 19 Mart ve son­rasında Türkiye’deki yatırımcılar ekonomi kanalları yerine haber kanallarını takip eder oldular. Artık bir hisse senedine yatırım yap­mak için fiyat/kazanç oranı, net kar marjı gi­bi kavramları bilmek yetmiyor.

Kayyım, but­lan, Asliye Hukuk, YSK vs gibi hukuki terim­lere de hakim olmak gerekiyor. Peki ne için? Yani yukarıda bahsettiğim o taş ürküttüğü­müz kurbağaya değiyor mu, ya da değecek mi? Maalesef bu sorunun yanıtı bende çok olumlu değil. BIST100 endeksinin değeri 2 Ocak sabahı 279 dolar seviyesindeymiş. Bu yıl gördüğü en yüksek değer 17 Mart tarihli 297 dolar. Yani 2.5 ay gibi kısa bir sürede do­lar bazında yüzde 6.5’lik bir getiri. Bu yazıyı yazdığım 24 Eylül itibariyleyse endeksin de­ğeri 271 dolar. Yani yıl başına göre yüzde 3’e yakın değer kaybı var. Yatırımcı Türkiye gibi riski yüksek bir ülkeye yatırım yaparak bıra­kın yüksek kazanç elde etmeyi elindeki para­nın da bir kısmını kaybetmiş.

Son 2 hafta içinde yaşadığımız olaylar bi­le risklerin hala canlı olduğunu ve sonbahar­la birlikte ortamın biraz daha gerilme ihti­malinin olduğunu bize gösteriyor. Böyle bir ortamda yatırım alternatifleri arasında en risklilerden biri olan borsa yatırımının yine ilk sıralarda olmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar