Almanya’nın Çin’le ve yeni dünyayla sınavı sürüyor

2025 yılında gelişen ülkelerin hisse senet­leri gelişmiş ülkelere göre daha iyi perfor­mans gösterdi. MSCI gelişen ülkeler endek­sinin son bir yıllık performansı %24,16’yken, MSCI dünya endeksinin son bir yıllık per­formansı %13,78. Türkiye’deyse durum maa­lesef bu kadar iç açıcı değil. BIST100’ün son bir yıllık dolar bazında performansı %-4,10. Bunda en büyük pay sahibi yurt içinde ger­çekleşen siyasi çalkantılar.

Sıkı para politi­kası ve yüksek faizlerin de etkisi olabilir ama 19 Mart öncesinde de Türkiye’de yüksek faiz vardı. Peki, o dönemki performans nasıldı? 19 Kasım 2024 – 19 Mart 2025 arası dolar bazın­da endeksimiz %10 pozitif getiri sağlamış. Bu derece siyasi belirsizlikler olmasaydı muhte­melen biz de 2025 yılında borsa yatırımcısı­nın yüzünü güldüren bir senaryo görecektik.

Dünyada piyasalar

Dünyaya baktığımızda da bana kalırsa özellikle Avrupa ülkelerini kurtaran ana un­sur Trump’ın seçilmesi sonrası savunma ko­nusunda Avrupa’yı yalnız bırakması oldu. Başta Almanya olmak üzere ülkeler savunma harcamalarını artırmak zorunda olduklarını gördüler. Peki, bunu hangi kaynakla yapacak­lardı? Borçlanma yoluyla. Almanya bile uzun yıllardır sadık kaldığı borçlanma limitleri­ni gevşetmek zorunda kaldı.

Bu da piyasaya ekstra bir likidite anlamına geldiğinden özel­likle hisse senedi piyasalarına olumlu yansı­dı. Bu noktada bir ayrımın da altını çizme­miz gerekiyor. Ülkelerin endeksleri içerisin­de sektörler arasında ciddi ayrışmalar oldu. Az önce bahsettiğim sebeplerden ötürü sa­vunma sanayi şirketlerinin ön plana çıktığı­nı gördük. Benzer bir durum bizim ülkemiz­de de yaşandı malumunuz. Öyle tahmin edi­yorum ki savunma sanayi tarafı bir süre daha ön planda olmaya devam edecek. Dünyanın farklı yerlerinde sular bırakın durulmayı sü­rekli hızla çalkalanmaya devam ediyor.

İmalatta paradigma değişiyor

Bu hengame içerisinde her ne kadar Avru­pa’nın lokomotifi olan Almanya savunma ta­rafıyla işi kotarmaya çalışsa da diğer imalat sektörlerinde ciddi darbeler yiyor. Bu darbe­leri yemesinin en önemli sebebi Çin. Daha ön­ce bu köşede Almanya’nın yoğun bürokrasisin­den, enerji sorunlarından, yaşlanan nüfusun­dan bahsetmiştim. Bir diğer sorundan daha bahsetmiştim, o da Çin’le rekabette hem ih­racat alanında hem de ithalatta geri kalması. Çin artık yüksek teknoloji gerektiren sermaye mallarını giderek daha fazla kendi ürettiği için Almanya’daki imalatçı-ihracatçıların Çin’e ih­racatlarında düşüş görüyoruz.

Diğer taraftan Çin’den gelen mallara karşı da koruma duvar­ları düşük olduğundan ithalatta artış görüyo­ruz. Bu da içerideki üreticileri zora sokan bir unsur. Neden önlem alınamıyor peki? Neden ABD gibi Çin mallarına tarife getirilmiyor? Aslında geçen yıl otomotiv alanında bu yönde adımlar atıldı. Fakat düşüyor olsa da Alman­ya’nın Çin’e ciddi bir otomotiv ihracatı var. Bu ihracatın sekteye uğramasını istemeyen lobi­lerin çalışmaları sonucu geri adım atıldı.

Teknolojide ara açılıyor

Bir diğer konu da yapay zeka ve teknolo­jik gelişme. ABD ve Çin’in trilyon dolara ya­kın yatırım yaptığı alanda Avrupa 1-2 mil­yar dolarlık destek paketleri açıklıyor. Dev­letin şirketleri bu alanda sübvanse edecek kaynağı da yok, ortak bir politika da yok. Diğer taraftan yeni dünyanın petrolü veri ve verinin de olmazsa olmazı enerji. Enerji kaynaklarına erişen, enerji konusunda ye­nilenebilir, batarya gibi inovasyonlar yapan ülkeler ön plana çıkacaklar. Almanya’yı bu ülkelerden saymak zor. Velhasıl dünyada yeni bir kırılma yaşanıyor ve bu kırılmada Avrupa’ya pek yer varmış gibi gözükmüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar