461 milyar dolar değerinde altınımız yeraltında; Değerlerimize, değer katma çabamız da…
Maden mühendisliği bölümünden 4 yıl önce mezun olan okuyucum yazmıştı…
Özetle:
“…KTÜ’de okudum…
Okulu 5,5 yılda bitirebildim…
Sonraki 4 yıl, başvurmadığım kurum, şirket kalmadı…
Sınıf arkadaşlarımın da durumu aynı…
3 aydır, maden kullanılarak yapılan “ithal ürünlerin” satıldığı bir züccaciye mağazasında çalışıyorum!...”
***
Türkiye Madenciler Derneği YKB Mehmet Yılmaz’ın:
“Türkiye’de yaklaşık 5 bin 980 ton altın…
Yani 461 milyar doları tutarındaki potansiyel, ekonomiye kazandırılmak üzere keşfedilmeyi ve işletilmeyi bekliyor.” cümlesi…
Ve…
“Birçok üründe katma değerli üretime geçmemiz gerekiyor.
Örneğin bor:
Dünya rezervlerinin yüzde 73’ü Türkiye’de.
Ama katma değerli ürün üretimi yetersiz.
Bor ürünlerinin rafine edilip cam, gübre, akü, savunma sanayii gibi sektörlere satılması, yaklaşık 2 milyar dolar artış potansiyeli taşır.” cümlesi…
Okuyucumuzun gönderdiği mektubu getirdi aklıma…
***
Madencilik:
Arnavutluk’ta dahi milli hasılasının yüzde 5,8’ini oluşturuyor...
Bulgaristan’da dahi yüzde 4,5…
Bizde, kanıtlanmış rezervlere rağmen, yüzde 1...
***
Daha fazla “düşünmemiz gereken” ise:
Maden kralı olarak bilinen Kanada’da bu oran “sadece” yüzde 7,5...
Çünkü...
Hammaddeyi nihai ürüne dönüştüren “beşeri sermaye” sayesinde, “1’e satacağını 100’e satınca”, “maden hammaddeli” değerli sanayi ürünleri üretiminin payını yüzde 60’lara çıkarmış…
VELHASIL
Planlamada sıkıntı, niteliksiz eğitim, çalışma hayatındaki dengesizliklerin (vb) getirisi olan sıkıntılar nedeniyle, “dünya talebi yüksek” ürünlerde arz eksiği yaşıyoruz…
Bu sayede borçlanmaya, ithalata, yüksek enflasyona, yüksek faize (vb) davetiye çıkarıyoruz…
***
Yer altında da, yer üstünde de, altında da, borda da, ayçiçeğinde de, fındıkta da, deniz ürünlerinde de/taşımacılığında da, beşeri sermayede de (burada sayamayacağımız binlerce alanda) yüksek potansiyele sahip ender ülkelerden biriyken…
***
Bu değerlerimizi değerlendirememenin, değerlendirdiklerimizde de katma değer yaratamamanın nedenleri de bilirken…