ABD’nin Türkiye ve İsrail için Suriye’de ortak zemin arayışı
Türkiye ve İsrail, Suriye’de ortak bir zeminde buluşabilir mi? Bugünlerde gerek Washington’da gerekse de Ortadoğu’daki uluslararası ilişkiler ve diplomasi masalarında en çok konuşulan konulardan biri bu. Sebebi belli. Çünkü Gazze konusu dışında iki ülkenin şu anda en fazla çıkar çatışması yaşadığı konulardan biri Suriye. Suriye adeta bölgedeki Türkiye- İsrail rekabetinin odak noktası haline gelmiş durumda. Ve Türkiye- İsrail ilişkilerinin bu denli gerilmiş olması da, her iki ülkeyi de kendine müttefik gören Trump yönetiminin istediği bir durum değil.
Washington merkezli “Middle East Institute” (Ortadoğu Enstitüsü) isimli düşünce kuruluşunda birkaç gün önce bir webinar düzenlendi. panelin başlığı aynen şuydu: Türkiye ve İsrail, Suriye’de ortak bir zemin bulabilir mi?
Ortadoğu Enstitüsü (MEI) Politika Başkan Yardımcısı Ken Pollack’ın moderatörlüğünü üstlendiği webinarda, konuşmacı olarak Ortadoğu Enstitüsü’nde İsrail üzerine çalışan kıdemli araştırmacı Natan Sachs ve MEI’nin Türk siyaseti üzerine çalışan kıdemli araştırmacısı Gönül Tol bulunuyordu.
Panele katılan uzmanların genel görüşü, Suriye’deki istikrarın bölgede çıkarları çatışan iki ülke olan İsrail ve Türkiye arasındaki gerilimi azaltmaya yardımcı olabileceğini ve ABD’nin bu hedefe ulaşmak için gerekli güvenlik anlaşmalarının şekillendirilmesinde önemli bir rol oynayabileceği yönündeydi.
‘Her şey ABD’nin tavrına bağlı’
Natan Sachs, “Her şey ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt sorununu nasıl ele alacağına ve İsraillilerden ve Kürtlerden ne yapmalarını isteyeceğine bağlı” dedi. Sachs şöyle devam etti: “Bu, (ABD Başkanı Donald) Trump’ın ne olacağına karar verebileceği anlamına gelmiyor, çünkü bu çıkarlar, kesinlikle İsrailliler için olduğu kadar Türkler için de hayati iç çıkarlar olarak görülüyor. Bu sadece Türkiye’deki barış süreciyle ilgili bir mesele değil. İsrailliler için bu, İsrail sınırında hayati bir tehdit olarak görülüyor. Yine de, bence ABD diplomasisinin burada başarı şansı olan büyük bir alanı var.”
Malum Suriye’nin geçici hükümetinin başkanı Ahmed El Şara geçen hafta New York’taki BM Genel Kurulu’nda bir konuşma yaptı. Yani bir Suriye cumhurbaşkanı, neredeyse 60 yıl sonra ilk kez BM’de konuşma yapmış oldu.
Ancak Suriye’nin en güçlü iki komşusu olan Türkiye ve İsrail’in, Suriye’nin geleceğine ilişkin etkileri hakkında hala bir dizi önemli belirsizlik var.
Sachs, İsrail’in uzun süredir düşmanı olduğu Esad ailesini “İsrail’in bildiği, tandığı şeytan” olarak tanımladı, bu nedenle Israil’in El Kaide geçmişi olan Ahmed El Şara’ya daha temkinli baktıklarını savundu.
Gönül Tol ise, Kürtlerin bu durumdaki rolünü “önemli” olarak nitelendirerek, “Kürtler artık özerklik istiyor. İsrail’in (Suriye’deki) varlığı onları bir şekilde cesaretlendiriyor” dedi.
ABD askerlerinin ülkedeki varlığının Suriye’yi istikrara kavuşturma sürecini zorlaştırdığının altını çizen Tol, olası bir çözüm olarak, İsrail ve Türkiye’nin Azerbaycan’da vardığı mutabakata benzer şekilde bir mutabakata varmasını önerdi: “Belki de her iki taraf da farklı etki alanlarını kabul etmelidir.”
Yani Tol’a göre Türkiye ve İsrail, Suriye’nin güneyinde ve kuzeyinde yer alan farklı sahalarda farklı çıkarları olduğunu kabullenerek birbirlerine karışmayabilirler. Ancak bana sorarsanız bunun gerçekleşmesi oldukça zor görünüyor, çünkü tam da Gönül Tol’un dediği gibi: Suriye’nin kuzey doğusundaki PYD ve YPG güçleri artık özerklik istiyor. Ve bu özerklik isteğinde en büyük destekçilerinden biri İsrail. Belki de Sachs’ın dediği gibi, “Her şey ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt sorununu nasıl ele alacağına bağlı.” Yani bölgedeki bu düğümü ancak Trump’ın bundan sonraki adımları çözebilir.