Akıllı su yönetimi

Bir tarım ekonomisti ve bir köşe yazarı olarak, Tarım ve Orman Bakanı İbra­him Yumaklı’nın açıklamalarını ve konuş­malarını yakından takip ediyorum. Kişi­sel içerik analizime göre, su konusu, Sayın Bakanın söylemlerinde ilk sıralarda yer alıyor. Her geçen yıl, bir öncekine göre da­ha sıcak, daha kurak ve daha belirsiz iklim olaylarına sahne oluyor. Bilimsel tahmin­ler, projeksiyonlar çok daha erken gerçek­leşiyor. İklim krizi en fazla tarımsal üreti­mi etkilerken, artan sulama suyu ihtiyacı ve şehirlerde su kesintileri sürekli gün­demde.

Su arzı-su talebi

Yeryüzünde mevcut su miktarı ne artar ne de azalır. Su, değişik formlarda, yeryüzü ile atmosfer arasında sürekli bir dolaşım halinde. Sorun, suyun çok azının (%2,5) tatlı su olması ve bu tatlı suyun da çoğu­nun buzullarda depolanmış olmasında. Asıl mesele, istenilen zamanda, istenilen miktarda tatlı suyun temin edilememesi.

İnsan açısından suyun hem arz hem de talep boyutu önemli. Suyun arzını çok az kontrol edebilirsiniz. Örneğin, barajlar, göletler ve su hasadı ile suyu depolayabilir ve su arzını sınırlı da olsa kontrol imkânı­nız var. O nedenle, su talebi yönünden ha­reket alanımız daha fazla.

Talep cephesi demek suyun kullanımı, tüketimi demek. İklim krizi ile derinleşen tatlı su ihtiyacı, su talebi konusunda uygu­lanacak politikaları daha önemli hale geti­riyor. Aslında su yönetimi, önceliklerin iyi belirlenmesi ve buna göre gerçekçi planla­rın yapılması demektir.

Dünyada tatlı suyun en fazla kullanımı yüzde 69 ile tarımsal sulamalarda. Ülke­mizde ise bu oran yüzde 77 gibi çok daha yüksek bir seviyede.

Diş fırçalarken sarfedilen su elbetteki önemli. Ancak evsel su kullanımının tama­mının yüzde 10 civarında olduğu düşünül­düğünde, tarımsal sulamadaki tasarrufun önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Enerji mi? Su mu?

Daha çok enerji amaçlı inşa edilen baraj­larda, suyun artan önemi nedeniyle, ihti­yaç halinde, su arzını artırabilecek düzen­lemelere gidilebilir. Örneğin, Adana’daki Çatalan Barajı’nın maksimum işletme ko­tunun artırılarak su seviyesinin yükseltil­mesi DSİ’nin projeleri arasında. Uzman­lar, bu barajın maksimum işletme kotunu yükselterek ve/veya minimum işletme ko­tunu düşürerek, Aşağı Seyhan Ovası’na da­ha fazla su verilebileceğini belirtiyorlar.

Diğer yandan, barajlardan ana kanal­lar ile aktarılan suyun tarlaya kadar en az kayıpla iletilebilmesi için kapalı borulu ve basınçlı sistemler gerekiyor. Bu yeterli mi? Elbetteki hayır. Sulamanın nasıl yapıl­dığı da çok önemli.

Yüzey sulaması yerine damlama veya yağmurlama sulama yöntemlerinin kulla­nılması, sırasıyla yüzde 50-70 ve yüzde 20- 40 su tasarrufu sağlamak mümkün. Ancak fazla suyun yüksek verim olduğuna inanan üreticimiz, damlama sulama kullansa da tarlayı göle (!) çevirebiliyor. Bu nedenle su ödemesinde, alan bazlı değil, miktar bazlı ödeme uygulanmalı. Ancak esas olan üre­ticiye ihtiyacı kadar suyun kullandırılma­sı, hatta toprağın su ihtiyacını ölçümledik­ten sonra belirlenecek su kotası kadar izin verilmesi.

Açık sulama sistemlerinde üretici, suyu dilediği kadar kullanabiliyor. Bu durum, genellikle, ihtiyacın 2-3 katı üzerinde su kullanımına neden oluyor. Bu nedenle, ka­palı, basınçlı ve kotalı su kullanımına ge­çilmeli.

Güney illerinde son yıllarda üretimi yay­gınlaşan tropik meyve ve sebzeler (avoka­do, mango, ananas, çarkıfelek, pepino, ok­ra vb.) de fazla su talebine yol açıyor. Bun­ların mutlaka suyu merkeze alan tarımsal üretim planlaması kapsamında değerlen­dirilmesi gerekiyor.

Unutmayalım ki su, karşılaştığı engelin en zayıf noktasını bulur ve oraya yüklenir. Tarımsal sulamalar en zayıf noktamız sa­nırım. Ne dersiniz?

Yazara Ait Diğer Yazılar