Küresel gıda eğilimleri Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Tarım ve gıdada, bu yılı nasıl kapatacağımızı ve gelecek yılın nasıl şekilleneceğini anlamak için küresel gıda fiyatları ile gıda tedarik zincirinin istikrarına odaklanmalıyız. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Kasım ayında yayınladığı “Gıda Görünümü” başlıklı raporu, dünya gıda piyasalarının nerede durduğunu, bizi nelerin beklediğini, gıda piyasalarının dinamiklerini, karmaşıklığını ve içerdiği çelişkileri ortaya koyuyor. Bu yazıda, raporda öne çıkan başlıkları Türkiye özelinde değerlendireceğiz.
Küresel gıda ithalatında rekor seviye
FAO raporu, 2025 yılında küresel gıda ithalatının 2,22 trilyon dolarlık rekor bir seviyeye ulaşacağını, ancak bu artışın tahıllardan değil yüksek değerli ürünlerden kaynaklandığı vurgusunu yapıyor. Kahve, çay, kakao ve baharatlar gibi ürünlerin ithalatının, 2024’e göre yüzde 34,5 oranında yükselmesi bekleniyor. Hava şartlarının arz olumsuz etkilemesi bu ürünlerde fiyat oynaklığını artırıyor. Bununla birlikte buğday başta olmak üzere tahıl grubunun fiyatlarında, üretim artışına bağlı olarak, düşüş öngörülüyor.
Buğdayda Türkiye için bir iyi, bir de kötü haber
Ülkemizde bu yıl yaşadığımız kuraklığa bağlı buğday üretimindeki yüzde 13,9’luk azalmanın aksine küresel buğday piyasasında bolluk söz konusu. Aslında bu durum bizim lehimize. Çünkü dünyada artan üretimin sonucunda düşen buğday fiyatları, ithal etmek zorunda kalacağımız buğdayı daha uygun fiyattan almamız anlamına geliyor.
Küresel tahıl stokları güçleniyor
Küresel bazda artan tahıl üretiminin, 2025 yılında, 916,3 milyon ton ile rekor kırması bekleniyor. Bu durum, küresel tahıl stoklarını yüzde 31,1 seviyesine yükselterek sonraki yıllarda tahıl fiyatlarının düşmesini, ithalatçı ülkelerin ise rahat bir nefes almalarını sağlıyor. Yem fiyatlarına da olumlu yansıdığı için gıda enflasyonuna olumlu katkı sağlıyor. Nitekim, Trading Economics’in verilerine göre, son bir ayda buğdayda yüzde 0,57 fiyat artışı yaşansa da yılbaşından bu yana yüzde 3,90 oranında düşüş yaşanmış. Mısır ve arpa fiyatlarında ise yüzde 5’in üzerinde düşüşler görülürken pirinçte bu düşüş yüzde 28’lere varıyor.
Tüketici için tavuk eti daha cazip
Rapora göre, kanatlı hayvan eti üretimine bağlı olarak, toplam et üretiminin artacağı, yem maliyetlerindeki düşüşün tavuk etini tüketiciler açısından daha cazip hale getirdiği belirtiliyor. Öte yandan, Brezilya ve ABD gibi büyük üreticilerinin etçi sığır varlığındaki azalması, küresel sığır eti arzını düşürüyor ve fiyatların yüksek kalmasına yol açıyor. Sonuç, talebin sığır etinden tavuk etine kayması. Trading Economics verileri de bu teyit ediyor. Yılbaşından bu yana, sığır eti fiyatı yüzde 1,23 artarken tavuk eti fiyatı yüzde 2,17 geriledi. Küresel süt üretimi ise Asya ve Amerika kıtalarındaki büyümeden dolayı artış gösterecek. Ancak ithalatçı bazı ülkelerin yerel üretime ağırlık vermeleri sonucu süt ve süt ürünlerinin ticaretinde yüzde 1,3 azalma bekleniyor.
Peki Türkiye’nin gıda güvencesi?
Sonuç olarak, iklim değişimi dünyanın farklı bölgelerini farklı düzeylerde etkiliyor. Akdeniz ülkeleri kuşağında bulunan Türkiye bundan en çok etkilenenlerden biri. Ancak Toprak Mahsulleri Ofisi’nin ihtiyat stokları, ülkemizi dışa muhtaç bırakmıyor. Dahilde işleme rejimi için alınan buğdayın yanı sıra artan riskler karşısında olması gereken ihtiyat stoklarını doldurmak için ithalat zaten gerekecek. Ancak güzel haber, FAO’nun işaret ettiği gibi küresel buğday fiyatlarının yükselmeyecek olması.
Ezcümle; dünya piyasalarındaki bolluk, Türkiye açısından kısa vadede gıda güvencesi riskini azaltırken uzun vadede iklim değişimini yönetebilecek yapısal dönüşümlerin gerçekleştirilmesini zorunlu kılıyor.