Küresel fırtınada ayakta kalabilmek-1

Gıda, her geçen gün daha stratejik bir si­lah haline geliyor. Küresel krizler, sa­vaşlar ve iklim değişimi gıda güvencesini, stratejik ürünlerde kendine yeterliliği da­ha önemli hale getiriyor.

Artık sadece savunma sanayiinde de­ğil aynı zamanda tarımsal açıdan da güçlü, yerli ve milli olmak zorundasınız. Bu ne­denle Teknofest teknoloji yarışmaların­da tarım teknolojileri de yer almaya başla­dı. Özellikle yapay zekâ ve otonom araçlar, diğer ülkeler karşısında tarımsal üretimde sıçrama yapmanıza imkân sağlıyor.

Hayal bile edilemeyen, savunma sana­yiindeki yerlilik oranının yüzde 83’e, ih­racatının ise 185 ülkeye ve 8 milyar do­larlık hacme ulaşması, bunun tamamen önceliklendirme meselesi olduğunu gös­teriyor. Bereketli topraklara, müthiş bir je­ostratejik konuma, 100 binden fazla tarım yükseköğretimi almış gence sahip bir ül­ke olarak, tarımsal teknolojide de aynı ba­şarıyı sağlamak mümkün. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 81 il ve 922 ilçede­ki güçlü örgüt yapısı, bünyesindeki 58 do­çent, bin 719 doktora ve 8 bin 197 yüksek lisans dereceli toplam 65 bin personeli ile bunu gerçekleştirebilmek asla hayal değil.

Küresel krizler karşısında soframızı korumak

Küresel dünya düzeni, tüm ülkeleri birbi­rine bağımlı hale getirmiş durumda. Bu ba­ğımlılık nedeniyle, dünyada mutlak anlam­da gıda güvencesine sahip tek bir ülke yok.

FAO’ya göre, gıda güvencesi, yeterli, gü­venli ve besleyici gıdaya, fiziki, sosyal ve ekonomik açıdan insanların her zaman erişebilmesidir. 2023’de dünyada 2,8 mil­yar insanın gıda güvencesizliğiyle boğuş­tuğunu söylüyor, FAO.

Gıda güvencesine dair somut göstergeler ve ölçütler koymak çok kolay değil. Bu ba­kımdan, farklı yaklaşımlar olmakla birlik­te gıdada kendine yeterlilik kavramı yay­gın olarak kullanılıyor. Gıdada kendine ye­terlilik, gıda ihtiyacının tamamının yurt içinde gerçekleşen üretimden karşılanabi­lirliği olarak ifade edilebilir.

4.Tarım Orman Şurası’nın odağında, kendine yeterlilik ve bunun sürdürülebi­lir olması yer almıştı. Bir önceki şura ile son şura arasında geçen beş yılda, artan 3,5 milyon nüfusa rağmen, tarımsal dış ticare­timizin 4,8 milyar dolardan 10,9 milyar do­lara yükselmiş olması (%127’lik bir artış), gıda güvencesi açısından bize önemli bir perspektif sunuyor. Sonuçta, tarımsal ha­sılada Avrupa’da birinci, dünyada ise ye­dinci sırada olan bir ülkeyiz.

Don ve kuraklık gıdada yeterliliğimizi sorgulatıyor

TÜİK’in 2023-2024 bitkisel ürün den­ge tablolarına göre, yağlı tohumlar dışın­da genel olarak iyi durumdayız. Tahıllarda yüzde 112 olan yeterlilik düzeyimiz buğ­dayda yüzde 118. Buğday ithalatının nere­deyse tamamı dahilde işleme rejiminden kaynaklı. Ancak yağlı tohumlardaki açı­ğımız kritik seviyede. Ayçiçeğinde yüzde 72, kolzada yüzde 100 ve soyada yüzde 4 en düşük yeterlilik; sebzelerde yüzde 111 ve meyvelerde ise yüzde 573 ile en yüksek ye­terlilik oranları görülüyor.

Kayısıda 4 kata varan yeterlilik düzeyi­miz maalesef bu yıl yaşanan don olayların­dan sonra neredeyse sıfırlandı. Lisanslı de­polarımız sayesinde tezgahlar boş kalmadı.

2025 yılı ise tarım sektörü açısından bir­çok olumsuzluğun bir arada yaşandığı bir yıl oldu. Bir bela bin nasihatten iyidir, söy­leminden hareketle, bugüne kadar sadece bilimsel veriler ile açıklanmaya çalışılan iklim değişiminin artık iklim krizine dö­nüştüğü; don, kuraklık ve seller şeklinde en kötüsünü yaşadığımız bir yıl oldu.

Bunun sonucunda, Bakanlığın birinci tahminlerine göre bu yıl, tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 5,3, sebzelerde yüzde 1,7 ve meyvelerde ise yüzde 24,4’lük bir üretim azalması bekleniyor. İlerleyen dönemlerde kuraklığın şiddetlenmesiyle, buğday üretimindeki düşüş beklentisi yüz­de 15-20’lere kadar yükseldi.

(Not: Devam edecek…)

Yazara Ait Diğer Yazılar