Asgari ücret için radikal öneri

Uluslararası kredi de­recelendirme kuru­luşu Moody’s, Tür­kiye’nin kredi notunu bir ka­deme yükseltirken, izleyen dönemde not artırımları için “ücret artışlarının gerçekle­şen değil beklenen enflasyo­na göre yapılması, enerjide it­hale bağımlılığın azaltılması ve Merkez Bankası bağım­sızlığı” gibi şartlar öne sür­dü. Beklenen enflasyona en­dekslenirse asgari ücret 2026 başında Merkez Bankası enf­lasyon tahmini olan yüzde 12 oranında artabilecek.

Moody’s, parasal sıkılaş­tırma sürecindeki kararlılığı esas alarak Türkiye’nin “B1” olan ihraççı ve yabancı para cinsinden kıdemli teminatsız tahvil notlarını “Ba3”e yük­seltti, görünümünü ise pozi­tiften durağana çevirdi. Ayrı­ca, Hazine Müsteşarlığı Var­lık Kiralama A.Ş.’nin yabancı para cinsinden teminatlı kı­demli teminatsız tahvil notu­nu da B1’den Ba3’e yüksel­ten Moody’s, not artışlarına, enflasyonist baskıların azal­tılması, ekonomik dengesiz­liklerin giderilmesi ve TL’ye olan güvenin yeniden tesisi gi­bi olumlu gelişmeleri gerekçe gösterdi. Moody’s’in not artı­şında, politika değişikliği ris­kinin azaldığı yönündeki de­ğerlendirmesi de etkili oldu.

Ancak Moody’s’in belirle­diği yeni kredi notu düzeyi ile de Türkiye “yatırım yapıla­maz” ülke kategorisinde yer almaya devam ediyor. Stan­dart & Poor’s ve Fitch gibi Moody’s derecelendirmesin­de de uzun süredir bu çıtanın altında yer alan Türkiye’nin “yatırım yapılabilir” ülke ka­tegorisine yükselebilmesi için notunun üç kademe daha artırılması gerekiyor.

Moody’s’ten üç radikal öneri

Moody’s, yeni not artırım­ları için ise “enerjide ithalata bağımlılığın azaltılması, üc­ret artışlarında geçmiş enflas­yona endekslemeye son veril­mesi (hedef enflasyona göre belirleme) ve kalıcı Merkez Bankası bağımsızlığı” olmak üzere üç temel şart öne sürdü.

Bu alanlarda önerdiği de­ğişiklik ve reformları, Türki­ye’nin döviz kuru ve enflas­yon şoklarına karşı duyarlılı­ğını yapısal olarak azaltacak faktörler olarak sıralayan Moody’s, Türk ekonomi yö­netimi makroekonomik is­tikrarı yeniden tesis eden ve dış kırılganlık risklerinde önemli bir azalma sağlayan politikaları etkili bir şekilde uygulamaya devam ederse, yeni bir not artışının söz ko­nusu olabileceğini bildirdi.

Moody’s açıklamasında iz­leyen dönemde Türkiye’nin kredi notunun artması ya da düşmesinde esas alınacak faktörler şöyle dile getirildi:

“Ülkenin döviz kuru ve enf­lasyon şoklarına karşı duyar­lılığını yapısal olarak azaltan ekonomik reformlar (Örne­ğin, Türkiye’nin enerji itha­latına bağımlılığını daha da azaltarak ve ücretlerin geriye dönük endekslemesini kalı­cı olarak ortadan kaldırarak) uygulanırsa, kredi notu üze­rindeki yukarı yönlü baskı da artacaktır. Merkez Bankası­nın bağımsızlığını kalıcı ola­rak artıran reformlar da kre­di açısından olumlu olacaktır.

Enflasyondaki, dolarizas­yondan arındırmadaki ve res­mi dış likidite tamponların­daki iyileşmeler kalıcı olarak tersine dönerse ve/veya yet­kililer, güçlü kredi büyüme­si, büyük ücret artışları veya kamu harcamalarını kontrol altına alamama gibi önceki politikalara geri dönerse, kre­di notu düşüşü baskısı orta­ya çıkacaktır. Bu senaryoda, makroekonomik ve finansal istikrar riskleri tekrar arta­caktır. Merkez Bankası net döviz rezervlerinde, hükü­metin dış borç ödeme kabili­yetini tehdit edecek büyük ve sürekli bir erozyon da kredi açısından olumsuz olacaktır. İç siyasi risklerin belirginleş­mesi durumunda, politika de­ğişikliği veya Merkez Bankası rezervlerinde büyük bir eroz­yon meydana gelebilir.”

50-60 milyon arası nüfus etkilenir

Beklenen enflasyona en­deksleme önerisi, asgari üc­retli kesimin yanı sıra 11,4 milyon SSK, 2,9 milyon BAĞ- KUR ve 2,5 milyon memur emeklisi ile 3,6 milyon aktif çalışan memur olmak üze­re 30 milyona yakın kişiyi de doğrudan ilgilendiriyor.

Gerçekleşen enflasyona en­deksleme esaslı mevcut sis­temde SSK ve BAĞ-KUR emeklileri, her yıl ocak ve tem­muz başında izleyen altı aylık dönemde geçerli olmak üze­re bir önceki altı ayda gerçek­leşen TÜFE artışı kadar zam alıyor. Memur maaşları ve me­mur emekli aylıkları ise kamu çalışanları sendikaları ve dev­let temsilcileri arasında ba­ğıtlanan toplu iş sözleşmeleri kapsamında altı aylık dönem­ler için geçerli olmak üzere yıl­da iki kez artırılırken, ilgili al­tı ayda gerçekleşen enflasyon, o dönemde uygulanan zammı aşarsa, bir sonraki altı ayda uygulanacak zam oranına, ön­ceki altı ayda oluşan enflasyon farkı ilave ediliyor.

Buna göre sistem değişik­liğinden etkilenecek toplum nüfus, bu kişilerin aileleri ile birlikte 50-60 milyon arasın­da bir sayıya ulaşıyor.

Asgari ücrette 2026 artışı yüzde 12 mi?

Moody’s açıklamasında yer alan ücretlerin gerçekleşen enflasyona endekslenmesi uygulamasına son verilmesi maddesi en başta ülkede sayıları 8 milyona yaklaşan asgari ücretli çalışanı ilgilendiriyor ve sosyal dengeler açısından en radikal nitelikteki talebi oluşturuyor. Merkez Bankası’nın bir araştırmasına göre Türkiye’de tarım dışı sektörlerde ücretlilerin yüzde 43,1’ini “asgari ücretli ve altı” çalışanlar oluşturuyor.

Asgari ücret ve altı çalışanların sanayi sektöründe yüzde 50,4 olan oranı, inşaatta yüzde 71,4’e ulaşıyor. Bu oran hizmetlerde yüzde 37,9’la diğer ana sektörlere göre daha düşük olmakla birlikte alt sektörlerde farklılaşıyor; konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 73’e çıkıyor. İmalat sanayiinde yüzde 52 olan asgari ücret ve altı çalışanların oranı, alt sektörlerden giyimde yüzde 70’i aşıyor. Merkez Bankası’nın 2026 yılı için tüketici fiyatları (TÜFE) bazında enflasyon tahmininin yüzde 12 olduğu dikkate alınırsa, Moody’s’in beklenen enflasyona göre artış talebinin karşılanması için, 2026 başında geçerli olacak asgari ücretin bu orana göre artırılması gerekiyor. Bu da net asgari ücretin önümüzdeki yıl için 24 bin 750 TL dolayında belirlenmesi anlamına geliyor.

Enerjide dışa bağımlılık ne kadar azaltılabilir?

Türkiye enerji kaynaklarını çeşitlendirmek için son yıllarda büyük bir atılım içinde olmak birlikte hala enerjide büyük ölçüde ithalata bağımlı olmaya devam ediyor. Son yıllarda düşen bağımlılık oranına rağmen enerji ihtiyacının yüzde 70 dolayındaki bölümünü ithal ederek karşılayan Türkiye, enerjide ithalata bağımlılıkta 39 Avrupa ülkesi içinde ilk 5’te yer alıyor. Avrupa Birliği ülkeleri ortalamasında ise bu oran yüzde 55 dolayında bulunuyor.

Bulunan yeni enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasında yatırım maliyetleri ve geçecek olası süreler dolayısıyla ulusal tüketimde yerli payının artmasının zaman alacağı görülüyor. Başta sanayi sektörü olmak üzere mevcut ekonomik yapısındaki üretim, tüketim ivmesi ile Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını kısa sürede çok düşük seviyelere indirmesi olası gözükmüyor.  

Asgari ücret için radikal öneri - Resim : 1

Yazara Ait Diğer Yazılar