Ateşkes, Çin ve petrol
Alaska Zirvesi diplomatik bir buluşmanın çok ötesinde küresel piyasaların yönünü etkileyecek detaylar barındırmakta. Rusya–Ukrayna ateşkesi, sadece bu iki ülkenin meselesi değil, enerji piyasaları, enflasyon görünümü, faiz kararları ve piyasa fiyatlamaları açısından da kritik bir dönemeç.
Trump’ın Moskova’ya yönelik tehdit diliyle başlayan siyasi duruşu, Alaska’da kurgulanan ılımlı iletişim ile farklı bir algı yönetimine dönüştü. Bu açıdan zirve ve sonrasında takip ettiğimiz liderler görüşmesi, savaşın kaderi kadar yatırımcı psikolojisi ve piyasa beklentileri için de önemli.
Bu toplantıdan ne çıktığını henüz bilmiyoruz. ‘Çoğu konuda anlaştık, anlaşamadıklarımız da var’ denildi. Yirmi yıldan fazla bir süredir iktidarda olan Putin’li Rusya; küresel dinamiklerde önemli bir oyuncu. Ukrayna savaşında ateşkesin sağlanmasına yönelik de şartları olduğunu biliyoruz.
Ukrayna’nın NATO’ya girmemesi, silahsızlanması, Rusya’nın kontrolüne geçen toprakların Rusya’da kalması ve Rusya üzerindeki ambargoların kaldırılması bu taleplerin başında geliyor. Toplantı sonrası iki liderin yuvarlak açıklamaları bu görüşmede barışın henüz gelmediğini de ortaya koymuş oldu. Zaten konu Trump’ın tek başına anlaşmaya varabileceği bir mesele de değil. Bu sürecin devamı için NATO, Ukrayna ve Avrupa tarafının da konuya dâhil olması kaçınılmazdı. Beyaz Saray liderler görüşmesi sonrası olumlu mesajlar verilmiş olsa da, tansiyonun henüz düştüğünü söylemek için erken.
Ateşkes, borç krizi ve petrolün yeni dengesi
Olumlu senaryo, Avrupa ülkelerinin de desteği ile bir ateşkese varılması. Gerçi Ukrayna’nın toprağının Rusya’ya geçmesi meselesi sindirmesi zor bir konu olsa da, diplomasi masası bu formülden geçiyor.
Bir önceki yazımda değindiğim üzere, küresel borç tarihi zirvesinde. Hem şirketlerin hem de devletlerin yeni borçlanma ihtiyacı da devam ediyor. Bu koşullar MB’lerin faiz indirimine giderek paranın maliyetini düşürmesini ve finansal sistemlere nefes aldırmasını zorunlu kılıyor. Bu süreçte de enflasyon görünümü ana aktör. Petrol ise en önemli girdi. Olası bir ateşkes ile Rusya üzerindeki yaptırımların gevşemesi, enerji ihracatı ve lojistiğindeki belirsizliğin daha sınırlı kalması şeklinde yorumlanabilir. Bu durum, artan ve rahatlayan petrol arzı ile sınırlı seyreden bir fiyatlama demek. Bu koşulların sağlanması, enerjide dışa bağımlı olan Avrupa’ya nefes aldıracak.
Çin verisi petrolde olası ateşkes etkilerini sınırlandırır mı?
Petrol öngörülerinde bulunurken Çin’i incelemeden geçmemek lazım zira Çin petrolde en büyük alıcılardan birisi. Çin ekonomisi yılın ilk yarısı yüzde 5,3 büyüdü. Yılın ikinci yarısı için açıklanan rakamlar Çin’de iç talebin ve sanayi üretiminin daraldığına işaret etmekte. ABD ve Çin arasında ortaya konan tarife ateşkesi, ek gümrük vergilerini Kasım ayı ortalarına kadar öteledi. Bir tür zaman kazanma ve gözlemleme süresi denilebilir. Ek tarifelerin Kasım sonrası için yeniden ötelenmesi ya da uzlaşılması, Çin ekonomisinde üretim temposu hızlandıracak bir unsur. Yani ilk etapta olası bir Rusya-Ukrayna ateşkesi ile gevşeyen ve daha sınırlı seyretmesi beklenen petrol fiyatları, Çin kaynaklı talep artışıyla yeniden yukarı yönlü baskı altına girebilir.
Ateşkes sağlanamazsa...
Diplomasi masasının Rusya nedenli işlememesi, sadece ateşkesin kurgulanamaması açısından değil, Rusya ile ticari işbirliğine sahip ülkeler için de sert yaptırımları gündeme taşıyabilir. Bu olumsuz senaryo, enerji tarafında arz belirsizlikleri ve fiyat dalgalanmalarına neden olurken, enerji bağımlılığı nedenli Avrupa coğrafyası için de yeni bir maliyet krizini tetikleyebilir.
Bu senaryo artan jeopolitik riskler ve daha kırılgan bir Avrupa ekonomisine işaret ediyor. Azalan risk iştahı daha çok ilgi gören Amerikan doları, gerileyen riskli varlık piyasaları ve faiz indirimlerinde kendini güvensiz bölgede hisseden Merkez Bankaları anlamına gelir. İşte bu koşullar bu ateşkesi liderler açısından siyasi olmaktan çıkararak ekonomik bir risk zinciri şekline dönüştürüyor. Böyle bir olumsuz tabloyu pek çok liderin istemeyeceği çok açık.