Küresel piyasalarda yeni normal
2025 yılının ilk yarısını geride bıraktık. Gelen gideni aratmasın ama yılın ilk yarısı küresel piyasalarda dalgalı, belirsiz ve kaotik geçti. Elbette gündemin en son olayı, 13 Haziran’da İsrail’in İran’ın nükleer programından duyduğu rahatsızlık nedenli başlattığı saldırı.
İran misillemesi, ABD’nin de savaşa dahil olması ve İran’ın Katar ABD üssüne saldırısı ile daha da karmaşık hale gelen bu Ortadoğu gerilimi (12 gün savaşı) 12 gün sonra Trump’ın duyurduğu şekliyle ateşkes ile sonuçlandı. Hepimiz uluslararası hukukun çiğnendiği bir savaş sahnesini daha seyrettik. 12 gün savaşı sonunda İsrail, İran’ın stratejik hedeflerini vurabileceğini kanıtladı. Elbette dış destekle! İran ise meşhur “Demir Kubbe”nin aşılamaz olmadığını ortaya koydu.
Şehirler yıkıldı, siviller zarar gördü. Ekonomik göstergeler bir süre stres yaşasa da, finansal piyasalar adeta direkten döndü. Gerilimin başladığı 13 Haziran’da Brent petrol fiyatı 73 USD idi. 77 USD’ye kadar sınırlı denilecek kadar artış gösterdi. Ateşkes sonrası yaklaşık 67 USD’ye kadar geriledi. En büyük petrol ithalatçısı Çin için korkulan olmadı. Devam etseydi, çok daha fazla sayıda coğrafyayı ekonomik olarak etkileyecekti. Daha çok paydaş daha büyük kaos demekti. Ortak akıl tarafları ateşkese yönlendirdi. Şimdilik savaş bitti dense de taraflar İsrail ve Trump olunca, bir sonraki hamleyi de tahmin etmek zor…
Sıcak savaş biterken, ticaret savaşlarında durum nasıl yön bulacak?
Trump enteresan bir lider. Tüm Dünya’nın ve hatta FED’in ABD’ye zarar verdiğine yönelik takıntısı var. Kendisi meşhur tarifeleri ile ticaret savaşlarını başlatmıştı. Koltuğuna ikinci kere oturduğu günden beri özellikle Çin’i hedef alan stratejilerini izliyor olsak da Çin karşısında eli o kadar da güçlü değil! Hem karşılıklı çıkar ilişkileri var hem de yıllarca süregelen dış ticaret pazarlarının kısa sürede değiştirilmesi ve hızla bir B planına evrilmesi kolay değil. Nitekim, Nisan ayında karşılıklı restleşmelerle ABD, Çin’e yüzde 145’lik ve Çin de ABD’ye yüzde 125’lik tarife açıklamıştı. Trump’ın hesapları tutmadı.
Çin’in nadir toprak elementi kozu işe yaradı
Çin bu restleşmede elinin güçlü olduğunu kanıtladı ve Trump’a misilleme olarak elinde bulundurduğu yüksek miktarlı nadir toprak elementlerini (NTE), bunlara ihtiyaç duyan yüksek teknoloji üretimi yapan Amerikan pazarına karşı stratejik bir silah olarak öne çıkardı. NTE’ler; elektrikli araç bataryaları, rüzgâr türbinleri, savunma sanayi sistemleri ve hatta yapay zekâ destekli çok sayıda yatırım için önemli bir girdi. 2024 verisine göre küresel NTE reservi yaklaşık 90 milyon ton. Bu reservin yaklaşık yarısı Çin’de bulunmakta. Çin, çoğu üründe olduğu gibi NTE konusunda da Dünya için önemli bir tedarik merkezi. Dolayısıyla Çin’e karşı agresif bir karşı hamle yapma esnekliği çoğu ülke için daha zor. Sadece ABD değil AB için de NTE’lerin tedarik riskinde Çin önemli bir faktör.
İşte Çin de bu kartı küresel teknoloji rekabetinde jeopolitik bir baskı aracı olarak kullanmayı çok iyi biliyor. Cenevre ve Londra görüşmeleri sonrasında, Trump ve Çin arasında tarifelere yönelik iki taraflı geri adım atıldı. Trump bu gelişmeden daha mutlu olmuş ki, anlaşmaya varılan yeni koşulları ilk o açıkladı. ABD Çin’e karşı tarifelerini %55’e, Çin’in ise %10 seviyesine düşürdü. Çin NTE ihracatı konusunda biraz daha esneklik göstereceğini vurguladı.
Bu anlaşma koşullarında istikrar devam eder mi?
Çin, ABD hegemonyasına karşı alternatif ittifaklar peşinde olsa da bu yeniden yapılanma daha uzun bir zaman alacak. Sanayi üretiminde ilk çeyreğe göre gerileme eğiliminde, ayrıca ihracat payını ve finansal istikrarını da korumak istiyor. Trump ise agresif söylemlerine rağmen, Amerikan şirketlerinin Çin bağlantılarını koparamayacağının farkında. Kendi seçmenine “sert lider” imajını verirken, ekonomik istikrarı bozmayacak kontrollü hamlelerle ilerlemeye çalışıyor. Bu çelişkili denklem, iki ülke arasında ortaya konan ateşkeslerin de kalıcılığı konusunda şüphe yaratıyor.