Bir çıkış planımız var mı?

Türkiye’deki en büyük finansal problem dolarizasyon ya da dola­rizasyonun olma riski. Bu risk her daim bizimle olduğu için ekonomi politikası uygularken mevcut durumun dikkate alınması yanında bu riskin de gözetil­mesi gerekiyor. Mevcut ekonomi yö­netimi de bunu yapıyor. Peki nasıl ya­pıyor? Bir taraftan kuru tutuyor, bir ta­raftan da faizi yüksek tutuyor.

Böylece vadeli mevduat yapmak ya da para pi­yasası fonunda yatırımları değerlen­dirmek dolar almaktan daha avantaj­lı hale geliyor, yatırımcılar da ona göre hareket ediyorlar. Buraya kadarki kıs­mı uzun süredir konuşuyoruz. Geçen haftalardaki yazılarımdan birinde de faiz>enflasyon>döviz kurundaki artış denklemiyle bu konuyu anlatmaya ça­lışmıştım. Şimdi soru bu düzenin faiz­ler düşerken ne kadar sürdürülebile­ceği ve bu sistemden çıkışa ilişkin bir stratejinin olup olmadığı.

Finansal piyasalar serbest kaldığın­da fiyatlamalar bazen olması gerekenin çok ötesine gidebilir. Böyle durumlarda arz, talep koşullarındaki değişim devre­ye girer ve fiyatlardaki köpüğü alır. Ser­best piyasa en azından her zaman olma­sa bile uzun vadede genelde bu şekilde işler. Yani finansal piyasalarda yatırım yapan kişiler fiyatların aşağı ya da yu­karı yönde çok fazla savrulma riskini de alırlar.

Bu riskin olmadığı enstrüman fa­izmiş gibi gözükse de gerçek öyle değil­dir. Siz risksiz bir yatırım aracı olarak görüp paranızı vadeli mevduatta değer­lendirdiğiniz dönemde enflasyonda ve döviz kurunda çok büyük bir artış olursa yatırımlarınız reel olarak erimiş olur ve bahsettiğim risk gerçekleşmiş olur.

Risksiz yüksek getiri

Şu anki ekonomi politikasında bu risk kamu eliyle bertaraf edilmiş du­rumda. Yukarıda söylediğim denklem gereğince hangi aşamada olursanız olun, bugün dolar almak yerine paranı­zı faize koyup ilerleyen bir tarihte dolar alırsanız karlı çıkıyorsunuz. Çünkü fa­izden elde ettiğiniz getiri kurdaki artı­şı her daim geçiyor. Yatırımcı burada günün birinde bu zincirin kırılmasının riskini alıyor. Yani olur da kurda ciddi bir artış olursa, işler tersine dönerse ne yaparız sorusu her daim yatırımcının kafasının arkasında.

Bu sistem nasıl sürecek?

Bu soruyu görmezden gelmesinin en büyük nedeni faizin cazibesi. Şimdi yukarıdaki soruya tekrar geliyoruz. Bu cazibe azaldıkça dolara dönüşler hız­lanırsa bu sistem nasıl sürdürülebile­cek? Sonuçta doların getirisiyle faizin getirisi birbirine yakınsayacak. Evet enflasyon ve faizler düştükçe dolarda­ki artış hızı da yavaşlayacak belki ama toplam büyüklükler düştüğü için ara­daki farklar da nominal olarak küçü­lecek.

Bu yatırımcının kafasında bu kadarlık fark için TL’nin riskini alma­ya değer mi sorusunu canlandıracak. Çünkü bu sistemde her ne kadar do­larda faizden daha düşük bir getiri elde ediliyor olsa da kur da küçük adımlarla olsa da yükseliyor. Yani yukarıda bah­settiğim serbest piyasada olabilecek olan fiyat savrulmaları bu alanda yok. Mesela yatırımcı kısa vadede de olsa kurun düşmeyeceğini biliyor. Çünkü Merkez Bankası rezerv yönetimi üze­rinden kuru kontrol ediyor.

Ben bir sıradan vatandaş olarak fil­min sonunu merak ediyorum. Bu bir sandalye kapmaca oyunu mu? Müzik sustuğunda ayakta kalanlara “geçmiş olsun” mu diyeceğiz. Yoksa gerçekten bizim bilmediğimiz bir strateji var mı? Bir yatırım fonu kursanız ve bir start-up’a ortak olmak isteseniz yatırımcı­ların ilk sorduğu sorulardan biri “çıkış planınız nedir?” (exit plan) olur. Bizim de faizler düşerken yavaş yavaş bu so­ruyu daha fazla sormamız gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar