Bu devirde uluslararası ilişkilerci olmak
Bu devirde uluslararası ilişkilerci olmak nasıl bir iştir uzun zamandır düşünmemiştim. Malum üniversite sınavı bitti, tercih dönemi başladı. Fuarda ya da okulda birçok aday öğrencimiz münferit programlarla alakalı bizlerden bilgi almaya geliyorlar. Siyaset Bilimi Uluslararası İlişkiler düşünen öğrencilerimiz de doğal olarak bölüm ve alanla alakalı sorular soruyorlar. Onların sorularını cevaplarken aslında içten içe kendime de soruyorum bu devirde uluslararası ilişkilerci olmak nasıl bir iş?
Biz 80’lerin çocuğu 90’ların genciyiz. Öyle böyle bizim zamanımız Soğuk Savaş’ın son yıllarına denk geldi. Gerisi de Soğuk Savaş sonrasına. Tüm makaleler NATO ve soğuk savaş sonrası düzen üzerineydi. Soğuk Savaş bitmeden, nükleer silahların azaltılması konusu konuşulurdu. 50’lerden gelen McCarthy’cilik zamanla yerini Rusların Perestroyka ve Glasnost’una bırakmıştı.
Reagan, Gorbaçov ve arada Thatcher, Reagan zirveleriyle dünya daha bir netti. Avrupa ekonomik topluluğu Maastricht Anlaşması öncesi dünyaya umut vadediyordu.
Tam olarak ne olduğunu anlamadığımız globalleşme ağzımızdan düşmezdi. Neoliberalizm rüzgarı dünyada eserken ilk canlı yayınlanan savaşı seyretmiştik televizyonda. Zaten işlerde kolaydı, ya Moskof’cusun ya Yanki. Arada Maoculuk eser gürlerdi ama dünyada saflar netti. Ya NATO’dasın ya da Varşova Paktında. Yıllarca bunları dinledik sonrada anlattık.
Çocuklara ne anlatalım?
Şimdi ne anlatalım çocuklara? 50 bin masum öldürülürken insan hakları diye bağıran dünyanın sessizliğini mi? Açlıktan ölen çocukların önüne koyulacak bir tas yemeğin nasıl engellendiğini mi? Daha da önemlisi dünyanın önünde bir vahşet dururken kimseden ses çıkmamasını mı?
Nasıl anlatalım Alsas-Loren yüzünden dünya savaşı çıkarken, Rusya’nın Ukrayna’nın yüzde 20’sini alıp artık benim demesine dünyanın ses etmemesini? Nasıl anlatalım Avrupa’da bazı ülkelerde aşırı sağ kazanırken bazı yerlerde tam tersi olmasını. Çin ile Amerika’nın 2 haftada birbirine uyguladıkları vergileri yüzde 145’lere çıkartıp, 1 haftada nasıl geri düşürdüklerini nasıl anlatalım?
Sabahtan akşama Batı dünyasının nam-ı diğer özgür dünya liderinin sabahtan akşama müttefiklerinin vergilerini 3 kere değiştirdiğini nasıl anlatalım? İran’a, İsrail saldırdığında bazı Müslüman ülkelerin İran’ın karşısında, İsrail’in yanında yer tuttuğunu, bazılarının da buradan bize ne çıkar diye beklediğini nasıl anlatalım? Sünni Hamas’a, Şii İran’ın destek verdiğini Ortadoğu’da Şii, Sünni hadisesinin nereden nereye evrildiğini nasıl anlatalım?
Yıllar geçer herkes yerini bulur
Petrolü olmazsa biter denen Arapların, reformlarıyla çölleri dünyanın en büyük turizm merkezlerine çevirdiğini. Dubai ve Abu Dabi hikayesini nereden başlayıp, nerede bitirelim? Eskiden kamuoyu oluşturmak için teşkilatlanan, örgütlenen partilerin, sendikaların, derneklerin yerini sosyal medya trollük müessesinin aldığını ve ülkeler içindeki seçimleri etkilediğini ne şekilde açıklayalım? Sağ, sol nerede kaldı, ideolojilerin ve kadim felsefelerin nereye evrildiğini nasıl açıklayalım?
Amerika’da, Avrupa’da, Ortadoğu’da, Asya’da farkında olmadan devletlerin karşısında artık büyük şirketler olduğunu ve bu şirketlerin nasıl uluslararası güç haline geldiğini, ülkeler arası kararlara nasıl etki ettiğini nasıl izah edelim?
Ederiz elbet, zamanının ruhuyla anlatırız. O kurulan yeni dünyada biz uluslararası ilişkilerciler de yerimizi alırız. Ama yaşlanıyoruz sanki.
Eskiye özlem her açıdan arttıkça karşına çıkanları analiz edip yorumlasan da anlam verememenin ve manasız bulmanın ruh hali insana yansıdıkça bir garip oluyor her şey. Dünya döner, yıllar geçer herkes yerini bulur, biz uluslararası ilişkilercilerde. İşte belki de sorunun cevabı anlattıklarım. Bu değişimleri anlayıp yorumlama ihtiyacı hissediyorsanız bizim yola girmişsiniz demektir.