Bu ne hız ey yatırımcı

Türkiye’de özellikle fonlar üzerinden çok ilginç bir yatırımcı kitlesi oluş­tu. Bu kitlenin en büyük özelliği kısa va­deci olması ve çok hızlı hareket etmesi. Finansal okuryazarlığın gelişmesi adına sermaye piyasalarına bu kadar ilgi olma­sı bir taraftan sevindiriciyken, bu derece hızlı hareket etmenin bir takım handikap­ları olabilir.

MKK verilerine göre tasarruflarını ya­tırım fonlarında değerlendiren yatırımcı sayısı 31.08.2024’te 5.26 milyonken bu­gün itibariyle bu sayı 5.66 milyona yük­selmiş. 1 yıla yakın bir sürede 400 binlik önemli bir artış görülmesi bir tarafa, 5.5 milyona yakın yatırımcının yatırım fon­larına ilgi göstermesi bence önemli bir gösterge. Diğer taraftan sadece yatırım­cı sayısı değil aynı zamanda burada park edilen tutarda da büyük artış var. Aynı dö­nemde toplam portföy büyüklüğü 3.6 tril­yon TL’den 7.1 trilyon TL’ye yükselmiş. 1 yılda ikiye katlanmış.

Bu 7.1 trilyon TL’nin 4.4 trilyon TL’sinin ancak nitelikli yatı­rımcıların alabildiği serbest fonlardan oluştuğunu not edelim. (Fon büyüklükle­rini fonbul.com’dan alıyorum) Nitelikli yatırımcı; profesyonel ve kurumsal yatı­rımcılarla, en az 1 milyon TL değerinden para ve sermaye piyasasın aracına sahip kişilerdir. Dolayısıyla yatırım fonlarında­ki portföy büyüklüğünün artışını direkt olarak küçük yatırımcının bu alana tevec­cühü olarak da okumamak lazım.

Para piyasası fonlarına yoğun ilgi

Diğer taraftan para piyasası fonları ve benzer özelliklere sahip kısa vadeli fonla­ra da çok yoğun bir ilgi var. Buradaki top­lam güncel bakiye 2.5 trilyon TL’ye yakın. 60 milyar dolara yakın bir büyüklük ki ekonomi yönetimini olası bir dolarizas­yonda en fazla korkutan yerlerden biri de burası. Çünkü yazının başında da belirt­tiğim gibi çok hızlı hareket eden bir yatı­rımcı kitlesi oluştu Türkiye’de.

Bunu birkaç yerden görebiliyoruz. Bun­lardan biri; siyasi bir risk realize oldu­ğunda hızla dövize geçişin gerçekleşme­si. Merkez Bankası rezervlerindeki eri­meden bunu görebiliyoruz. Diğer taraftan borsadaki hızlı bir yükseliş olduğunda hisse senedi fonlarına çok hızlı bir giriş gerçekleşebiliyor. Tersi durumda da aynı hızda çıkış olduğunu gözlemliyoruz. Asıl son dönemde bu alanda beni şaşırtan şey normal para piyasası fonlarıyla, serbest para piyasası fonları arasındaki son dere­ce hızlı gerçekleşen geçişkenlik. Bu konu­yu biraz detaylandırayım.

DİBS zorunluluğu

Para piyasası fonları yasal mevzuat ge­reği bünyelerinde kısa vadeli ürünler bu­lundurabiliyorlar. Bu ürünlerin maksi­mum vadesi 184 günken ortalama vadenin de 45 günü geçmemesi gerekiyor. Hal böy­le olunca da portföy yöneticileri bu fonla­rın içine; kısa vadeli mevduat, takasban­ka para piyasası ürünleri, ters repo, kısa vadeli bono gibi ürünler koyuyorlar. Bu ürünlerin hangisine ne oranda pay ayrı­lacağı portföy yöneticisinin tercihine gö­re değişiyor. Zaten fonlar arasındaki getiri farkları da buradan kaynaklanıyor. Fakat bu getiri farklarının çok düşük olduğunu söylemekte fayda var.

Yapılan bir mevzuat düzenlemeyle para piyasası fonlarına Mart 2025’ten itibaren %10 devlet iç borçlanma senedi(DİBS) koyma zorunluluğu getirildi.

Katılım ve serbest para piyasası fonla­rı bu kuraldan muaf. Böyle olunca normal para piyasası fonlarının içinde bir süredir diğerlerinden farklı olarak %10 DİBS bu­lunuyor.

Devlet iç borçlanma senetleri yani hazi­ne bonosu ve devlet tahvilinin getirisiyle faizler ters yönlü çalışıyor. Faizler yüksel­dikçe getiriler düşüyor. İşte 19 Mart ola­yı gibi büyük olaylar yaşandığında faizler hızla yükseldiği için, içinde DİBS bulun­duran para piyasası fonlarının getirileri diğerlerine göre geri kalıyor.

Sonra faizler normale dönerken bu se­fer tersi gerçekleşiyor ve normal para pi­yasası fonlar daha avantajlı hale geliyor. İşte bu hareketi bile yakalamaya çalışan ve bu dönemlerde hızla fon değiştiren bir yatırımcı kitlesi var.

Şahsi kanaatim bu derecede hareket­li olmak kısa vadede kazandırıyor olsa da uzun vadede hem finansal hem de psiko­lojik olarak sorun yaratabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar