Cadı kazanı

Özgür HATİPOĞLU
Özgür HATİPOĞLU DERİN BAKIŞ ozgur.hatipoglu@dunya.com

Dünya öyle bir yer haline geldi ki artık siyasi ve jeopolitik gelişmeler bölgesel kaldıkça, yani gelişmeler konunun kahramanı 2 ülke arasında kaldıkça risk fiyatlaması durum anlaşılana kadar sürüyor ve yayılma etkisinin olmayacağının anlaşılması halinde varlık fiyatlamaları normale dönüyor.

Tabi tarihte daha önceki benzer durumlara göre hızlıca farklılaşan bu durumda sosyal medyanın payı oldukça büyük. Çünkü yatırımcılar ve spekülatörler negatif gelişmelerin yayılma ihtimalini artık çok daha hızlı değerlendirebiliyorlar.

Bu, üzerinde uzun uzun tartışılabilecek, teknolojik gelişmelerin hayatımızı nasıl etkilediği ve gelecekte de etkilemeye devam edeceğine dair oldukça önemli bir konu; ancak bugün ilgimiz o noktada değil. Bugün savaşın sermaye piyasalarındaki varlık fiyatlarına olabilecek muhtemel etkilerini değerlendirmek istiyorum.

İlk olarak, İsrail-Hamas savaşının başladığı gün hiç kimse olayın boyutunu, derinliğini bilemediği için haberlerin üzerine herkes piyasalarda güvenli liman olarak görülen ABD tahvilleri, altın, Japon Yeni ve İsviçre Frangı gibi alternatiflere yöneldi.

Hatta öyle ki ABD tahvil vadelileri ve altın piyasa açılışında yoğun piyasa talebi nedeniyle boşluklu olarak yukarı açılmıştı. Ancak takip eden günlerde hem haber kanalları, hem sosyal medyadaki akış, hem de diğer devletlerin kısmen sağduyu çağrıları, kısmen de taraflarını belli ederek bir güçler dengesi oluşturması piyasa oyuncularının olayların bulaşıcılık etkisinin düşük olduğunu düşünmelerine neden oldu ve fiyatlamalar hızlıca normale döndü.

Cuma günü ise kimsenin hafta sonu olabileceklerin riskini almak istememesi ile piyasa belirgin bir şekilde altın, petrol, tahvil ve İsviçre Frangı aldı. Bu sabah ise fiyatlamayı tamamen tersine çevirmiş durumdalar.

Bu noktada jeopolitik gelişmeleri ve adı konulmamış paktları çok iyi analiz etmek gerek. Evet ben bir uluslararası siyaset uzmanı değilim, askeri strateji uzmanı da değilim. Ama bazı noktaları görmek için kimsede olmayan bilgiyi haiz olmak veya bahsi geçen deneyime sahip olmak da gerekmiyor. O nedenle daha iyi bilen ve konunun uzmanı olanların affına sığınarak kendi bakış açımı paylaşacağım.

İlk olarak herkesin birbirine aba altından sopa göstermesiyle ufak ufak şekillenen paktların kahramanlarını tanıyalım. Bir yanda batının çok eskilerden beri başına çökmek için bahane yaratamaya çalıştığı ve hala amaçlarına ulaşamadıkları İran var. İran’la dirsek temasında görünen Çin ve Rusya dikkatimi çekiyor.

Sanırım Hindistan’da bu pakta yakın bir duruş sergiliyor. Diğer Arap ülkeleri de yine bu aşamada İran’ın baktığı tepeden bakıyor. Karşı tepede ise İsrail’in yanında ABD ve diğer Batılı ülkeler var ama elini taşın altına koyuyormuş gibi görünen sadece ABD.

Sonuçta bölgeye 2 uçak gemisi gönderiyor. Uçak gemisi deyince üzerinde uçaklar olan büyük bir gemiyle kendinizi sınırlamayın. Her uçak gemisinin yanında onu koruyan, ateş gücü son derece yüksek başka birçok savaş gemisi de olur. Hatta denizaltılardan oluşan küçük bir grup da olabilir.

Sonuçta baktığınızda ABD bölgeye oldukça ciddi bir askeri güç yolluyor. Ancak bunun gerçek amacının caydırıcılık olduğunu değerlendiriyorum. Çünkü gerçekte savaş alanında bu gücü kullanmayı gerektirecek bir karşı kuvvet yok. Dahası ABD’nin gerçek anlamda savaşa dahil olması olayı çok başka boyutlara taşıyacaktır.

Özellikle Suriye’nin askeri güç ile vurulması Rusya’nın da olaya direkt olarak dahil olmasıyla sonuçlanabilir ki bu durumda olayın çok daha büyük çapta bir savaşa dönüşmesi an meselesi haline gelir. Ancak işin doğrusunu isterseniz, tıpkı şimdi olduğu gibi, taraflar sadece “gelirsen ısırırım” tadında açıklamalarla, o zaman da durumu idare etmek isteyecektir.

Çünkü Rusya zaten bir cephede önemli bir savaş vermekte ve hem askeri gücünün hem de ekonomik gücünün önemli bir kısmını bu cephede kullanmakta. İkinci bir cephe hiç tercih edeceği bir durum değil. ABD’de ise hem seçmenler hem de ekonomik durum böyle bir savaş bütçesini kesinlikle saldıracak durumda değil – her ne kadar yetkililer aksini söylese de. Zaten “bizim savaşa paramız yok” diyecek halleri yok ya…

Bu nedenle, çok zorda kalmadıkça Ortadoğu’daki hiçbir aktörün gerçekten bir savaşa yeltenecek durumu olduğunu düşünmüyorum. Tabi bu, demek değildir ki risk fiyatlaması bitti, piyasalarda her şey güllük gülistanlık. Altın her ne kadar fonlar tarafından satılmış olsa da riskler gündem oldukça alıcı bulacağından eminim, ancak şimdilik al/sat için.

Alıp tutmak için ya büyük cebiniz olması lazım, ya da biraz beklemeniz lazım. Petrolde ise şimdilik topun orta sahada döndüğünü söyleyebilirim. Hem yukarı yönlü, hem de aşağı yönlü bir çok faktörün etkin olduğu bir ortamdayız ve yatırım için iyi bir alternatif olmadığını düşünüyorum. İlerleyen haftalarda savaşın neleri kaybettirdiğini hep birlikte izleyeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Haftanın heyecanları 09 Nisan 2024
Kafalar hala karışık 27 Şubat 2024