Chaykin’den her yıla bir hayvan modeli
Saat ustası Konstantin Chaykin, panda, kurt, maymun, şahin ve kaplandan oluşan yeni koleksiyonunun ilk modeli olan 'panda'yı tanıttı.
Ünlü bağımsız saat ustası Konstantin Chaykin, Wristmons serisinin yeni üyesi “Panda”yı tanıttı. Daha önce tek üretim olarak çelik kasada hazırlanan ve 2024 yılında Hong Kong’daki Phillips müzayedesinde satılan model, 2025 itibarıyla titanyum kasada düzenli üretim serisine katılıyor.
“Panda” aslında Chaykin’in 2018’de yaptığı ilk eskizlerden beri aklında olan bir tasarımdı. Usta saatçi, sadece panda ile sınırlı kalmayarak defterlerine birçok hayvan figürü de çizmişti. Bunların arasından seçilen beş farklı model –panda, kurt, maymun, şahin ve kaplan– her yıl birer tane olmak üzere “East” (Doğu) koleksiyonunda yerini alacak. Serinin son parçası olacak “Kaplan”, 2029’da özel mekanizmasıyla ve sınırlı üretimle tanıtılacak. Bu modele sahip olma hakkı ise yalnızca tüm seti tamamlayan koleksiyonerlere verilecek.
Yeni “Panda”, Chaykin’in imzası haline gelen “Joker” göstergeli tasarıma sahip. Saat ve dakika, panda yüzündeki gözler üzerinden okunuyor; ay fazı göstergesi ise gülümseyen bir ağız şeklinde tasarlanmış.
Titanyum kasayla sunulan model, hafifliği ve dayanıklılığıyla öne çıkıyor. Kasada fırçalama, polisaj ve kumlama gibi farklı yüzey işlemleri bir arada kullanılmış. Bezel üzerine “PANDA” harfleri işlenirken, kulak formunu anımsatan üst boynuzlarda siyah karbon fiber malzeme tercih edilmiş. Kurma kolu ise alışılmışın dışında 6 yönüne konumlandırılmış.
Arka kapakta safir camdan K.18- 22 kalibresi izlenebiliyor. İsviçre yapımı La Joux-Perret G200 mekanizması üzerine geliştirilen bu özel modül, Sichuan bölgesinin haritasını andıran köprü tasarımıyla dikkat çekiyor. Mekanizma 68 saat güç rezervi sunuyor.

Tekne vergisi denizle mesafemizi artıracak
Teknelere getirilen yüzde 8 ÖTV, hali hazırda zaten zor şartlarda üretim yapan, ürettiğini satmakta zorlanan, dünya ile rekabette kaliteli ama pahalı kalan Türk denizcilik sektörünü ve yat üreticiliğini baltalayacak
Otomotiv sektöründe geçirdiğim yaklaşık 19 yılın ardından “bir gece ansızın” gelen tek şeyin vergi olduğu konusunda artık oldukça tecrübeliyim. Otomotiv sektörü yöneticileri de vergiye önce üzülür, sonra bu yeni duruma alışıp hayatlarına devam ederler.
Denizcilik sektöründe ise durum biraz daha farklı. Sektörde geçen hafta yepyeni bir vergiye uyandık. Neredeyse denizde yüzen her şeye yüze 8 ÖTV geldi. Otomobilden ÖTV alınan ülkede teknelerden ÖTV alınmaması zaten şaşırtıcıydı. Otomobil sürücüsü milyonlarda kişi de bu yeni duruma “Oh canıma değsin” dedi. Yorumları tek tek okudum.
Peki ya bunun etkileri ne olacak? Denizcilik sektörüyle otomotiv benzer mi? Dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım. Denizcilikte maalesef üretimde çok iyi, pazar olarak kötüyüz. Denizci bir ulus değil miyiz, yoksa denizci olmamız mı istenmiyor bu başka bir konu. Ama denizci olmamıza olanak tanınmadığı ortada.

Türkiye’de marinalar Monaco’dan pahalı
Çekek alanı yok, marina az, kara parkı az, olanlar da pahalı. Tekneyi denize atacak alan bile az. İskeleye yanaşmak pahalı. Monaco’dan pahalı marinalarımızda nasıl denizci olalım? İkincisi, zaten satılan her 10 tekneden 8’i yabancı bayraklı satılıyor. Yani bu yüzde 8’lik ÖTV çok kısmi bir tüketiciden alınacak.
Bu ÖTV ile teknesini Türk bayrağıyla almak isteyen kişi de yabancı bayrağa dönecektir. Basit hesapla yabancı bir bayrak almanın maliyeti 7-10 bin dolar arasında.
500 bin dolara teknede alınması durumunda muhtemel ÖTV, yüzde 8’den 40.000 dolar. Yani maalesef Türk bayrağına hasret kalacağız. Bu şekilde iç pazara doymamış denizcilik sektöründe üretim de azalacak. Acaba yakın zamanda yine daha önceden yapıldığı gibi bir bayrak affı mı planlanıyor? Yoksa yabancı bayraklı teknelere bir sınırlama mı? Denizle aramızda 100 metre vardı şimdi bu mesafe daha da arttı. İç pazarı büyümeyen sektör markalaşamaz. Fransa, İtalya gibi ülkelerle rekabet etmek istiyorsak sektörü baltalamak değil, üreticilere el uzatmak gerekir