Saat dünyasının Oscar’ları İstanbul’a geldi
İstanbul'daki Vakko Hotel Sumahan Bosphorus’ta düzenlenen Grand Prix d’Horlogerie de Geneve (GPHG) 2025 sergisi, büyük markalardan bağımsız ustalara uzanan geniş bir yelpazeyi aynı sahnede buluşturdu. GPHG Vakfı Başkanı Raymond Loreton ile saat dünyasının kalbinde nelerin dönüştüğünü ve İstanbul’un bu evrensel hikâyedeki yerini konuştuk:
GPHG genellikle “saatçiliğin Oscar’ı” olarak tanımlanıyor. Sizin gözünüzde bu etkinliği yüksek saatçilik dünyasında bu kadar benzersiz kılan şey nedir?
GPHG’yi benzersiz kılan şey, birleştirici ruhudur. Birçok ödül yalnızca belli markaları ya da belirli bir pazar segmentini öne çıkarırken, GPHG tüm saatçilik ekosistemini — büyük markalar, bağımsız üreticiler, zanaatkârlar, tasarımcılar ve vizyonerler dahil — kucaklar. Ayrıca, 1000’in üzerinde akademi üyesi ve bağımsız bir jürinin çalışmasına dayanan şeffaf bir seçim süreciyle faaliyet gösteriyoruz. Bu yapı tarafsızlığı ve evrenselliği garanti eder. GPHG sadece bir ödül töreni değil; saatçiliğin sanatını, geleneğini ve yeniliğini aynı anda kutlayan bir buluşmadır.

Günümüz saatlerini değerlendirirken mirasa saygı göstermekle yeniliği kucaklamak arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?
Saatçiliğin güzelliği, tam da geçmiş ile gelecek arasındaki bu hassas gerilimde yatar. Büyük bir saat, hem mirasa hem de modernliğe hitap eder. Jüri bir saati değerlendirirken onun zanaatkârlık geleneklerine - hassasiyet, bitiş kalitesi, denge - ne kadar sadık kaldığına, ama aynı zamanda hangi yenilikleri ve vizyonu taşıdığına bakar. Biz bu iki değeri karşıt değil, birbirini tamamlayan güçler olarak görürüz. Yenilik kökleri olmadan anlamını yitirir; miras ise yeniden yorumlanmadıkça yaşamaya devam edemez.
“Bağımsız saatçiler sektöre yaratıcı bır enerji katıyor”
Son yıllarda bağımsız saatçiler giderek daha fazla dikkat çekiyor. GPHG ekosistemindeki varlıkları ne kadar önemli?
Varlıkları kesinlikle hayati. Bağımsız saatçiler sektöre benzersiz bir yaratıcı enerji katıyor ve saatçiliğin insani yönünü hatırlatıyor.
Birçok bağımsız saatçi için GPHG gerçek bir sıçrama tahtası oldu - görünürlük kazanmalarını, yeni kitlelere ulaşmalarını ve meslektaşları tarafından tanınmalarını sağladı.
Farklı markalar, bağımsız üreticiler ve köklü evler arasındaki bu etkileşim, sınırları zorlamak ve sektöre canlılık kazandırmak için büyük önem taşıyor.
Bir GPHG ödülü kazanmak, bir markanın küresel görünürlüğünü bir gecede artırabiliyor. Bunun büyük markalar ve küçük atölyeler üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Büyük markalar için bu ödül mükemmelliğin bir teyidi, itibarın güçlenmesidir. Küçük atölye ya da bağımsız saatçiler içinse etkisi çok daha derin; bir ödül yeni pazarlara, yeni koleksiyonerlere, hatta küresel sahneye açılan bir kapı olabilir.
Bu nedenle sorumluluğumuzun farkındayız. GPHG yalnızca ödüllendirmez, aynı zamanda büyütür. Üstelik bu büyümenin adil, şeffaf ve herkes için erişilebilir olmasını isteriz.
Jürinin kararları sektör tarafından yakından takip ediliyor. Seçim sürecinde şeffaflığı ve çeşitliliği nasıl sağlıyorsunuz?
Şeffaflık ve çeşitlilik bizim için temel değerler. Süreç üç aşamadan oluşuyor:
İlk olarak, 1.000’in üzerinde akademi üyesi dijital oylamaya katılıyor. Ardından jüri, hem seçilmiş üyeler hem de rastgele belirlenen Akademi temsilcilerinden oluşturuluyor. Son aşamada aday gösterilen 90 saat fiziksel olarak değerlendiriliyor.
Oylama noter denetiminde gizli oyla yapılıyor; bu tarafsızlığı garanti ediyor. Akademimizin coğrafi ve mesleki çeşitliliğiyle de gurur duyuyoruz: Gazeteciler, koleksiyoncular, zanaatkârlar, tasarımcılar ve saat tutkuluları… GPHG’yi evrensel kılan da bu çeşitlilik.

Vakko ev sahipliği yaptı
Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko, İstanbul’un en güzel manzaralarından birinde, dünyanın en önemli saatlerini buluşturma fikrinin gerçekleşmesi için çok çalıştıklarını söyledi.
İstanbul’da sergilenen saatlerin çok önemli ve kıymetli olduklarına olduğuna ve etkinliğin adeta saat dünyasının Oscar töreni gibi algılandığına dikkat çeken Hakko, Paris, New York, Singapur gibi önemli yerlerin ardından İstanbul'un da bu haritaya katılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Hakko’ya göre Türkiye ve İsviçre arasındaki yüzyıllık dostluğun nişanesi olarak kabul edilen bu buluşma yüksek saatçilik ve modanın da bir bileşkesi niteliğinde.

"İstanbul, geçmişle geleceğin diyalog kurduğu bir şehir"
Sizin için olağanüstü bir saatin tanımı nedir? Ve İstanbul ile Türk saat topluluğu hakkında ne söylersiniz?
Olağanüstü bir saat hem zihni hem kalbi harekete geçirir. Kusursuz teknikle duygusal etkiyi birleştirir, bilekte taşınan bir hikâye yaratır. İstanbul ise bu felsefenin mükemmel bir yansıması: Geçmişin ihtişamı ile modernliğin enerjisi bir arada. Türk saat topluluğu da coşkusuyla, merakıyla ve zarafetiyle gerçekten etkileyici.
Türkiye ile GPHG arasındaki bu ilişki, bence sadece bir başlangıç, ben çok daha derin bir dostluğa dönüşeceğine inanıyorum.