Döndük dolaştık dolara geldik

Emrah LAFÇI
Emrah LAFÇI Ekonominin Doğası [email protected]

Bu hafta üç ayrı konu ekonomi dünyasını meşgul etti. Bir tanesi değişmez konu­muz olan dolar. Dolar olması gereken sevi­yenin altında mı üstünde mi? Ne kadar tutu­labilir?

İhracatçı, turizmci, üretici ne kadar dayanabilecek? gibi uzunca süredir tartışı­lan konular yeniden gündem oldu. Diğer ay­lık mutat konumuz merkez bankası faiz ka­rarı. İndirim ne zaman başlayacak, metne hangi cümleler girmiş, neler çıkmış konu­ları. Sonuncusu biraz daha yabancı olduğu­muz bir konu.

Borsa ana pazardaki bir şirke­tin konkordato ilan etmesi. Dikkat ederseniz uzun vadeli refahımızı artıracak hiçbir konu gündem olmuyor. Ekonomiyle ilgili yazıp çi­zenler de pek bu netameli işleri sevmiyorlar, politika yapıcılar da şu anda günü kurtarma derdinde. HİT-30 yatırım program açıklan­dı. Yarım gün ya konuşuldu ya konuşulmadı. Açıkçası genele yayılmış bir vasatlığın içine kısıldık kaldık. Ülkemiz ilanihaye “potansi­yeli olan ülke” tanımlaması içinde gidecek bu gidişle. O potansiyelin gerçekleştirildiği­ne ömür aralığımızda şahit oluruz umarım.

TL aşırı mı değerli?

Ben yine vasat gündemimize döneyim ve dolardan devam edeyim. Türkiye doların ol­ması gereken seviyesi konusunda da, faiz­lerin ne zaman indirilmesi gerektiği konu­sunda da diğer birçok konuda olduğu gibi ikiye ayrılmış durumda. Bir grup TL’nin şu anda aşırı değerli olduğunu, bunun ihracat­çı ve turizmciye zarar verdiğini, yurt için­deki ithal ürünlerle rekabet eden üreticinin zorlandığını iddia ediyor.

Diğer grup da, do­ların yükselmesinin enflasyonu artırıcı etki yapmasından, dolarizasyonu artırmasından kaynaklı olarak faydasından çok zararı ola­cağını iddia ediyor. TL’nin değerli olup ol­madığı konusu hangi iki tarihi karşılaştırdı­ğınıza göre değişen bir mesele. Biliyorsunuz TL’nin değerini ölçmek için reel efektif dö­viz kurunu kullanıyoruz. Daha önce bu köşe­de bu kavramın detaylarını yazmıştım, arzu eden bulabilir, tekrarına girmeyeceğim. Reel efektif kura TÜFE bazlı ve ÜFE bazlı bakabi­liyoruz. İki türlü de baksak TL’nin reel değe­rinin tarihsel ortalamalarının altında oldu­ğunu görüyoruz.

Yani TL bu manada değerli diyemiyoruz. Ama derseniz ki tarihsel orta­lamaları bırak son döneme bak, o zaman da Mayıs 2023 seçimlerinden sonra TL’nin reel değerinde sert bir yükseliş görüyoruz. Tem­muz 2023’te 48.76 olan TÜFE bazlı reel efek­tif kur Temmuz 2024’te 62.90. Yükseliş yak­laşık %29. ÜFE bazlı baktığımızda da reel kur 81.72’den 94.69’a gelmiş, yani yükseliş yak­laşık %16. Dolayısıyla buradan bakan biri de TL çok değerli diyebilir.

İhracatçı tek meselemiz mi?

Peki bunun bizim şirketlerimiz açısından ne önemi var? Neden bu konuyu konuşuyo­ruz? İhracatçı şirketlerin TL cinsinden mali­yetleri arttıkça eğer kur maliyetlerdeki yük­seliş kadar artmazsa dolar cinsinden malla­rımız ihracat pazarlarında pahalılanmış hale geliyor. Böylece de rekabette şirketlerimiz geri kalıyor.

Fakat burada dikkate alınma­sı gereken bir unsur; özellikle ithal girdiye dayalı üretim yapan şirketlerin TL’nin de­ğerlenmesi sonucu maliyetlerinin de düşük kalacağı ve bu şekilde marjlarını koruyabi­lecekleri. O zaman sorun daha çok yerli gir­diyle üretim yapan ama ihracat yapmaya ça­lışan şirketlerde daha yakıcı. En önemli yerli girdi de emek. Emek yoğun sektörlerde da­ha büyük problemlerle karşı karşıya bu se­beplerle. Buralara özel önlemler daha efektif olabilir.İhracat ve ihracatçılar tabii ki ülke­miz için önemli ama her şey demek de değil.

Bunun hizmet sektörü var, tarımı var, içeri­ye mal satan imalatçısı var, ücretli çalışanı var, emeklisi var, işsizi var… Var da var yani. Kurdaki artış bu kesimleri şu aşamada cid­di şekilde etkileyecek ve özellikle enflasyon­la mücadele programına büyük darbe vura­caktır. Diğer taraftan da tasarruf sahipleri­nin yatırımlarını dolara yönlendirmelerine neden olacaktır. Bu da rezervlerde erimeye sebep olacaktır. Yani başladığımız yere geri dönme riskini beraberinde getirecektir.

Politika yapıcılarımızın da benzer düşün­celer içinde olduklarını sanıyorum. Bir ta­kım baskılara rağmen bu politikanın devam ediyor olması bize bunu gösteriyor. Çok bü­yük değişiklikler olmadığı sürece bu politi­kanın devamını bekleyebiliriz. Eylül başın­daki OVP bu konuda bize net bir rehberlik sağlayacak. Birkaç hafta sonra önümüzü da­ha berrak görebileceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar