Ekonomi politikalarında sona gelirken, yol ayrımındayız…

Şevket SAYILGAN / Ekonomist
Şevket SAYILGAN / Ekonomist sevket.sayilgan@dunya.com

Ülkemizde 2021 Eylül ayından itibaren “Yeni Ekonomi Programı” olarak ifade edilen, içeriğinde TL’nin değerinin düşük tutularak (TL faizin düşürülmesi), kur seviyesinin kontrollü artışına izin verildiği, kredi uygulamalarında ise selektif politikanın tercih edildiği bir program uygulanmaktadır.

Uygulanan bu program çerçevesinde bugün geldiğimiz noktada programın temel amaçları olan dış ticarette fazla vermek, cari fazla vermek, üretim artışı, enflasyon düşüşü, İstihdam artışı ve büyümek olarak tanımlan makro hedeflerin gerçekleşmediğini görüyoruz.

Ayrıca gerçekleşmeyen makro hedefler seviye olarak da program başlangıcının çok üzerinde gerçekleşmiştir. Ekonomi politikaları hiç şüphesiz ki siyasetin etkilendiği ve etkilediği süreçlerdir.

Bu sebeple 14 Mayıs 2023 seçimlerinin de en önemli gündem maddesi olmaktadır. Burada bazı tespitler yapmak gerekirse öncelikle 6 Şubat depremiyle oluşan finansman ihtiyacı, deprem öncesi başlamış olan dış ticaret ve cari açık artışının finansman ihtiyacı, kısa vadeli borç ve finansman ihtiyacı faiz ve kur politikasının değişimindeki en önemli parametreler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Özellikle son bir buçuk yılı değerlendirdiğimizde (önceki yılları da değerlendirmeye alınabilir ama özellikle bu takvim aralığı önemli) yapılan ekonomik tercihlerin sermaye lehine olduğu, ücret ve maaşlı kesimin ise yaratılan milli gelirden payının düştüğüdür. Hatta şu ifade yanlış olmayacaktır piyasa ekonomisi uygulandığından beri sermaye lehine uygulamaların bu yoğunlukta olduğu bir dönem olmamıştır.

Aslında bu tercihin üretim, ihracat, istihdam ve büyüme eksenli bir süreci belirlemek amaçlı olduğunu kabul etsek de ekonominin temel makro gerçekleri hayata geçirilmediği için istenen bu hedefe de dolayısıyla ulaşılması mümkün olmamaktadır.

Şimdi bu genel tespitlerle birlikte olası seçim sonrası ekonomi politikalarında nasıl bir değişiklik olabilir ve bunların özellikle Şirketler düzeyindeki sonuçları ile Şirketler neler yapmalıdır sorusuna verilecek cevap şöyle olabilir:

-Enflasyon öncelikli bir makro politika uygulanırken, deprem bölgesine yönelik büyüme tercihlerinin devam etmesi.

-Faiz artışının TCMB tarafından tekrar uygulamaya sokularak para politikasında sıkılaşmaya gidilmesi ve sözlü yönlendirmelerin daha etkili kullanılması.

- Döviz kurunun piyasa koşullarında belirlenmeye başlanması, dolayısıyla kur yükselmesinin yaşanması ancak bir çeyrek içinde stabilize olması.

-Kredi piyasasında kısa vadeli bir daralma yaşanması (maliyet artışlarından dolayı)

-Bir veya iki çeyreklik büyüme de düşüşün yaşanması.

- Tüm bu gelişmeler çerçevesinde kamuoyunun güvenini kazanacak kısa, orta ve uzun vadeli bir programın devreye alınması.

-Nakit ve Likiditenin öneminin daha da artması işletmelerin varlıkları açısından en öncelikli konu haline gelmesi bu yönüyle Nakit Akım Tablolarının şirket yönetimlerinde öncelikle rapor haline gelmesi.

-Stok tutmanın özellikle 2023 ikinci yarısında uluslararası emtia piyasalarında beklenen artışa paralel olarak ve içerideki görece yüksek enflasyon dikkate alındığında fırsat yaratması öngörülmektedir.

-En büyük risklerden biri de alacak yönetiminin öneminin artmasıdır. Çünkü burada finansmanla dönen şirketlerin kısa vadeli de olsa yükümlülüklerini yerine getirmekte yaşayabilecekleri sorunun bulaşıcılık etkisi dikkate alınmalıdır.

-Açıklanacak programın güvenilir, şeffaf ve uluslararası kabul şartlarını taşıması süreçte yabancı sermaye girişlerinin de önünü açacaktır. Kur doğal seviyelerine geri dönerek risk priminde düşüş beklenmelidir. Aynı durum Türkiye’nin CDS içinde geçerli olacağı için kredi maliyetlerinde düşüş öngörülmelidir.

-Tüm bu gelişmelerin tabi ki seçimlerin siyasi sonuçları ile birlikte uygulama dönemi konusu fark yaratacaktır. Özellikle seçimin ikinci tura kalması ve Meclis ile Cumhurbaşkanlığının farklı ittifaklar tarafından kazanılması yukarıdaki politika değişikliklerinin uygulama şekli, dozu ve biçimini etkileyecektir. Son söz: Ekonomi ve siyaset birbirine güvenle bağlandığında toplumsal destek de oluşur.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar