Enflasyon düşse de alım gücü artmıyor
Türkiye’de 2025 yılı sonunda enflasyonun %30 civarında gerçekleşmesi bekleniyor. Bu oran, 2026 için yapılacak asgari ücret ve emekli aylığı düzenlemelerinde belirleyici olacak. SSK ve Bağkur emeklileri, 2025’in ilk yarısında enflasyon farkını aldı. İkinci yarıda da %30’luk bir enflasyon gerçekleşirse, SSK ve Bağkurlar yaklaşık %12, memur ve memur emeklileri toplu sözleşme farkıyla beraber %18 zam alacak. Asgari ücret ise hedeflenen enflasyon doğrultusunda belirlenecek. 2026 için hedef %16. Bu da yaklaşık %20 civarında bir artış demek.
Vergi ve harçlarda yüksek artışlar
Buradaki çelişki dikkat çekici: Devlet, ücret artışlarını hedeflenen enflasyona göre sınırlarken, kendi gelirlerini çok daha yüksek oranlarda artırabiliyor.
-Vergiler, harçlar, trafik cezaları ve kamu hizmet fiyatları, yılda birkaç kez %50, %60 hatta %70’lere varan oranlarla artırılabiliyor.
-Yani devlet, enflasyon hedefini ücretliler için baz alırken, kendi gelirlerinde gerçek enflasyonu da aşan artışları uygulayabiliyor.
Bu durum, çalışan ve emeklinin alım gücünü daha da baskılıyor. Çünkü maaş zamları düşük kalırken, zorunlu ödemeler hızla yükseliyor.
Kredi kartı ve borç gerçeği
Ücretlerin fiyatlara yetişmemesi, vatandaşları borca yöneltti:
-Kredi kartı ve tüketici kredisi borçluları arttı.
-Tasarruflar tükendi, satılabilecek mallar satıldı.
-Zorunlu giderler ise artarak devam ediyor.
Alım gücü artmadıkça, toplumun geniş kesimleri “borçla dönen” bir hayata mahkûm kalıyor.
Avrupa’daki uygulamalar
Avrupa ülkeleri, yüksek enflasyon karşısında ücretlileri korumak için farklı mekanizmalar geliştirdi:
-Almanya: İşverenlere, çalışanlarına 3.000 Euro’ya kadar vergi ve sigorta kesintisinden muaf “enflasyon tazminatı bonusu” ödeme imkânı verildi. Ayrıca birçok sektörde toplu sözleşmelerle ücret artışları yapıldı.
-Fransa: Asgari ücret (SMIC) otomatik olarak enflasyona endekslendi. Enflasyon belirli bir eşiği aştığında maaşlar doğrudan artırıldı.
-Belçika, Lüksemburg, Slovenya: Maaşlar yaşam maliyeti endeksine bağlı olarak otomatik güncelleniyor. Gıda, enerji, barınma gibi temel kalemler hesaplamada ağır basıyor.
-İskandinav Ülkeleri: Güçlü sendikalar sayesinde ücret artışlarında yalnızca enflasyon değil, refah payı da dikkate alınıyor.
Bu uygulamalar, ücretlilerin alım gücünü sadece korumayı değil, yaşam standardını yükseltmeyi de hedefliyor.
Türkiye’de sorun ve çözüm
Türkiye’de maaş artışları çoğunlukla enflasyon farkına bağlı. Refah payı sınırlı, sendikal pazarlık gücü zayıf. Bu nedenle çalışan ve emekli enflasyona karşı korunamıyor.
Çözüm için:
-Ücretler enflasyonun üzerinde artırılmalı.
-Emekli ve memur maaşlarına refah payı eklenmeli.
-Vergi ve harçlardaki yüksek artışlar ücretlilerin alım gücünü eritmeyecek şekilde dengelenmeli.
-Toplu sözleşmeler güçlendirilmeli, sendikaların pazarlık gücü artırılmalı.
-Avrupa’daki gibi otomatik endeksleme ve enflasyon ikramiyesi benzeri sistemler hayata geçirilmeli.
Sonuç olarak:
Türkiye’de enflasyonun düşmesi elbette gerekli ama tek başına yeterli değil. Devlet, bir yandan ücret artışlarını sınırlı tutarken diğer yandan vergi ve harçları yüksek oranlarla artırdığında, çalışan ve emekli için refahın artması imkânsız hale geliyor.
Gerçek çözüm, hem fiyat istikrarını sağlamak hem de ücret politikalarını Avrupa’daki örneklere benzer şekilde yeniden kurgulamaktan geçiyor. Aksi halde alım gücü kaybı, önümüzdeki yıllarda da en önemli toplumsal sorun olmaya devam edecek.