Enflasyon mu zor yoksa resesyon mu?

Faiz artırımlarının sonuna geliyoruz derken, enflasyon canavarını tam olarak ortadan kaldırmayı başaramayan Merkez Bankaları’nın ikilemine hoş geldiniz.

En başarılı gözüken ve 75 baz puanlık faiz artırımlarıyla politika faizini %5.50 düzeyine getiren Fed bile son gelen enflasyon verisi sonrasında bir faiz artırımı daha yapmak zorunda kalacak gibi gözüküyor. Bununla birlikte genel olarak hizmet sektörü ile ayakta kalan ve imalat tarafında daha zayıflayan bir gidişat var, ekonomik aktivitenin detaylarına bakacak olursak.

ECB ve BOE tarafında ise durum daha da vahim, ekonomiler zayıflıyor, hayat pahalılığı artıyor ve para politikasında sıkılaşma gerekliliği ile gelmesi kesinleşen resesyonun süresi arasında tercih yapma zorunluluğu hissediliyor. Pandemi döneminin başından bu yana önemli ölçüde birikimlerini kullanan halk, artık artan fiyatlara karşın daha az tüketime yönelme eğiliminde.

Yani artık petrol fiyatları yükseliyor diye enflasyon yukarı gelir söyleminden önce toplam talep nereye kadar düşer argümanı ön planda. 2023 yılının son çeyreğinde stagflasyon kaçınılmaz. Yani hem hedeflerin çok üstünde enflasyon hem de potansiyelin altında büyüme dönemine giriyoruz. faizlerde yapılacak ek artırımların ekonomileri bir stagnasyona yani durgunluğa sokma ihtimali de giderek artıyor.

Fed, ECB ve BoE yetkilileri için gerçekten zor günler. sözlü müdahale imkanlarının da bizim burada dile getirdiğimizi yani resesyon riskini alamayacak oldukları düşüncesi ile sınırlanması durumu daha da içinden çıkılmaz bir noktaya getiriyor. ABD’de enflasyon verilerinin beklentilerin üzerinde gelmesine rağmen ABD tahvil faizlerinde yaşanan düşüş, adeta piyasanın Fed’e artırımların sonuna geldiğinin farkındayız şeklinde meydan okuması olarak okunmalı.

IMF ve Fitch tarafından dile getirilen Çin’deki gayrimenkul sektörü kaynaklı risklerin 2024 yılı için olası resesyonu daha da derinleştirme ihtimali de azımsanmamalı. Yani Çin potansiyelin altında büyürse ve Japonya’da da bankacılık sistemi riskleri azaltmaya devam ederse, gelişmiş batı çok daha büyük sorunlar yaşayabilir. Bu durumu biraz da önemli ihracat pazarlarımızın geleceği açısından okumak gerekiyor.