İstanbul’da sonbahar ve enflasyon raporu

Küresel ısınmadan payımızı aldık mı diyelim, yoksa biraz kader yüzümüze güldü mü diyelim kasım ayı da aynı ekim gibi benim gibi sonbahar aylarını sevenleri mutlu eden bir tempoda gidiyor. Kuzey Avrupa’nın kasvetli havasından ne kadar ayrışabilirsek o kadar iyi. Artık sadece işe gidiş geliş zamanları değil neredeyse tüm gün kilitli olan ana arterlere mümkün olduğu kadar az takılma fırsatı da sunuyor ‘yürümeye elverişli bu havalar’ diyerek monden konularımıza geçiyorum.

Yılın son enflasyon raporu sunumu, siz bu satırları okurken gerçekleşecek. Gelecek yıla dair beklenti setini oluştururken, önemli iki parametre var. Asgari ücrete yapılacak olan zam, zira diğer ücretlilere yapılacak maaş artışları da maalesef buraya büyük ölçüde endeksli.

Asgari ücret ve civarında maaş alanlar toplam çalışan kesimin önemli bir bölümünü oluşturduğundan dolayı sinyal niteliği fazla. Burada yazılı olmayan kurallar gibi kerteriz alınan açlık sınırı eşiği var, kasım ve aralık ayında da toplamda %3 civarı bir enflasyon daha gelme ihtimali yüksek. Makul bir refah artışı ile beraber asgari ücretin en az %30 artması gerekliliği ortaya çıkıyor. Ancak geçen sene olduğu gibi beklenen enflasyon mu ön planda tutulur göreceğiz. İkinci olarak da devlet tarafından belirlenen, yönetilen ve yönlendirilen fiyatların ne kadar artırılacağı.

Burada da normalde önceki yılın enflasyon ortalaması gibi bir referans var. 2026 yılı için bu oran %25 civarında şekillenirken, Bakan Şimşek tarafından son yapılan açıklamalar, enflasyon hedefi doğrultusunda daha düşük bir oranda artış yapılabileceği yönünde. Jeopolitik risklerin petrol fiyatlarında dalgalanma yaratmadığı, gelişen piyasalarda bizi de etkisi altına alabilecek bir riskten kaçışın olmadığı, dolayısıyla kur tarafının da dengeler gözetilerek enflasyonun altında baskılanabildiği bir yılda önemli değişkenler bunlar.

Gelecek yıla dair beklentiler noktasında üç farklı grup var. Bunların beklentileri de aynı yönde hareket etmekle beraber birbirine yakınsama eğiliminde değil. Hanehalkı yaşadığı hayat pahalılığı ve gelir dağılımı ile bozulan tüketim sepet ağırlığı ile bir yıl sonra enflasyonun %50 üstünde olacağına inanıyor.

TCMB tarafından düzenlenen piyasa katılımcıları anketine katılan akademisyenler ve sektör çalışanları ise %25 civarında bir rakam ile çalıştıklarını belirtiyor. Sürekli olarak TCMB tahminleri doğrultusunda en düşük tahminleri veren ve aynı TCMB gibi sıklıkla gerçekleşen enflasyonu aşağıdan ıskalayan bu grup dahi %16 olan resmi ara hedefin neredeyse %10 üzerinde bir enflasyona inanıyor. Elinde fiyatlama gücü olan ve bu anlamda hanehalkından ayrılan reel sektör ise piyasa katılımcıları ile hanehalkının ağırlıklı ortalaması civarı bir enflasyon beklentisine sahip.

Bu ortamda son aylarda gelen enflasyon ile yılı %32 civarında kapatacağımız neredeyse kesinlik kazanmış durumda. ‘Gelecek sene ne olacak da enflasyon yarı yarıya azalacak?’ bunun cevabını almayı bekliyoruz. Beklentiler yönetilemezse kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür, yıllardır hep birlikte gördüğümüz gibi. O yüzden faiz indirim beklentileri mi törpülenecek yoksa uzun zamandır dile getirilen maliye politikasındaki harcamalar kalemine mi neşter vurulacak hep birlikte izleyeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar