Enflasyon Türkiye’de neden tek haneye düşürülemiyor?

Türkiye ekono­misi uzun yıl­lardır yüksek enf­lasyonla mücadele etmektedir. 2000’li yılların başında uy­gulanan yapısal re­formlarla tek hane­li enflasyon oranla­rına ulaşılmış olsa da, son 10 yılda tek­rar çift haneli seviyelere yükselen ve zaman zaman %70-80 bandına çıkan enflasyon, kalıcı biçimde kontrol altına alınamamış­tır.

Bu yazıda Türkiye’de enflasyonun ne­den tek haneye düşürülemediği çok boyutlu olarak ele alınacak; maliye ve para politika­sı tercihlerinden arz-talep dengesizlikle­rine, yapısal sorunlardan küresel etkilere kadar birçok faktör sayısal veriler eşliğinde değerlendirilecektir.

1 Tarihsel süreçte Türkiye’de enflasyon

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) veri­lerine göre:

2003–2010 dönemi: Enflasyon büyük oranda tek haneli rakamlarda seyretmiş, örneğin 2004 yılında %9.32, 2005’te %7.72 olarak gerçekleşmiştir.

2011 sonrası: Enflasyon yeniden çift ha­neli seviyelere yükselmiş, özellikle 2018 sonrası dramatik artışlar yaşanmıştır.

2022 yılında TÜFE: Yıllık %64.27;

2023 sonunda: %64.77

2024 yılsonunda: %44.38 olarak açıklan­mıştır.

2025 Nisan itibariyle yıllık enflasyon %37,86

Buna karşılık, Merkez Bankası’nın 2025 yılsonu enflasyon hedefi %24’dür. Bu, tek haneden oldukça uzaktır ve tahminlere gö­re 2026 öncesinde bu seviyelere dönülmesi beklenmemektedir.

2 Para politikası güvenilirliği ve faiz gerçekliği

Enflasyon beklentilerini kontrol altında tutmanın ana aracı faiz politikasıdır. Ancak Türkiye’de faizler zaman zaman politika dı­şı tercihlerle şekillendirilmiş, bu da enflas­yonla mücadelede etkisiz kalınmasına ne­den olmuştur.

Örneğin:

2021 sonunda politika faizi %14 iken;

TÜFE aynı dönemde %36 seviyesin­deydi.

2023 ortasında ise faiz %8.5’e kadar dü­şürülmüşken, enflasyon %60’ın üzerin­deydi.

Bu faiz-enflasyon dengesizliği, negatif re­el faiz ortamı yaratmış, TL’den kaçışı ve dö­vize yönelimi teşvik etmiştir. Sonuç olarak kur artışı ithal girdi fiyatlarını yükseltmiş ve maliyet enflasyonunu beslemiştir.

3 Döviz kuru ve kur geçişkenliği

Türkiye’de üretimin önemli bir bö­lümü ithal ara malına dayalıdır. Türkiye İs­tatistik Kurumu verilerine göre:

İthalatın %75’i üretimde kullanılan ara malı ve sermaye mallarından oluşmaktadır.

Bu da döviz kurundaki her artışın iç fiyat­lara doğrudan yansımasına neden olur.

Örneğin:

2021 başında 1 dolar = 7.43 TL iken;

2024 sonunda 1 dolar = 31.20 TL’ye kadar çıkmıştır.

Bu da %320’nin üzerinde bir artış anla­mına gelmektedir.

Kur geçişkenliğinin Türkiye’de yaklaşık %20-30 aralığında olduğu dikkate alınırsa, bu kur artışının TÜFE üzerinde doğrudan etkisi büyüktür.

4 Maliye politikası ve bütçe açıkları

Enflasyonu kontrol altında tutmada ka­mu harcamalarının düzeyi ve mali disiplin önemli rol oynar. Ancak Türkiye’de son yıl­larda:

Bütçe açığı / GSYH oranı 2023’te %5.2,

2024’te ise %6’nın üzerinde gerçekleş­miştir.

Vergi gelirlerinin dolaylı ağırlığı %70 ol­ması enflasyon üzerinde direkt etkisi var­dır. Deprem harcamaları, sosyal destekler ve seçim öncesi teşvikler nedeniyle kamu harcamaları önemli ölçüde artmıştır.

Bu harcamaların bir bölümü Merkez Bankası kaynaklarıyla dolaylı finanse edil­diğinde, parasal genişleme yaratmakta ve enflasyonu körüklemektedir.

5 Talep enflasyonu ve tüketim eğilimleri

Türkiye’de yüksek enflasyona rağmen tü­ketim eğilimi güçlü kalmaya devam etmek­tedir. Bunun temel nedenlerinden biri, va­tandaşların enflasyonist beklentilerle pa­ranın değer kaybından korunmak adına ön alıcı tüketim yapmalarıdır.

Örneğin, 2023’te hane halkı tüketimi yıllık bazda %12.8 arttı.

2024’te de tüke­tim harcamaları sa­bit fiyatlarla dahi ar­tış göstermeye de­vam etti.

Bu talep artışı, üretim artışını aştı­ğında fiyatları yuka­rı çeker.

6 Yapısal sorunlar: Tarım, enerji, lojistik

Enflasyonun kontrol altına alınamaması­nın önemli nedenlerinden biri de arz yönlü yapısal sorunlardır.

Türkiye’de tarımsal üretim düşük verim­lidir.

Örneğin, 2023 yılında tarımsal gıda ürünlerinde ortalama fiyat artışı %80’in üzerindedir.

Enerji dışa bağımlılığı %70’lerin üzerin­dedir ve bu da küresel fiyat artışlarından etkilenmeyi artırır. Lojistik ve tedarik zin­cirlerinde içsel maliyet yükleri yüksektir. Özellikle karayolları ağırlıklı olması ve üre­tim ile nakliye merkezleri arasındaki mesa­fenin planlanmamasının etkisini fiyat artı­şı olarak görmekteyiz.

7 Beklentiler ve güven

Enflasyon beklentileri, gerçek enf­lasyon kadar belirleyicidir. Türkiye Cum­huriyet Merkez Bankası Beklenti Anketi’ne göre:

2025 yılsonu Nisan ayı piyasa katılımcı­ları anketine göre enflasyon beklentisi %30,

12 ay sonrası için beklenti %25,6 seviye­sindedir.

Bu yüksek beklentiler, fiyatlama davra­nışlarında “önlem amaçlı zam” anlayışını yaygınlaştırmakta, ücret taleplerini yük­seltmekte ve “kısır bir enflasyon sarmalı” oluşturmaktadır.

8- Ücret-fiyat sarmalı ve asgari ücret

Asgari ücretin yılda birden fazla artması kısa vadede gelir koruması sağlasa da, üre­tim maliyetlerini ve genel fiyat seviyesini artırmaktadır:

2023 Temmuz asgari ücret artışı: %34

2024 Ocak artışı: %49

2025 artışı: % 30

Bu sarmal fiyatları daha da yukarı taşı­maktadır. Ancak vergi reformu ile birlikte vergi tabanının genişletilmesi ile birlikte oluşacak kamu dengesi bu sarmalı kıracak­tır. Ayrıca gelir dağılımının da düzeltilme­sine faydası olacaktır.

9-Küresel etkiler ve jeopolitik riskler

Küresel petrol fiyatlarının 2024’te orta­lama 90 dolar/varil civarında seyretmesi,

Orta Doğu’daki çatışmalar,

Ukrayna-Rusya savaşı gibi riskler, Türki­ye gibi enerji ithalatçısı ülkelerde maliyet enflasyonunu artırmaktadır. Ayrıca Fed’in faiz artırımlarının doları güçlendirmesi, gelişmekte olan ülkelerde sermaye çıkış­larına neden olmakta, bu da döviz kuru ka­nalıyla Türkiye’de fiyatları etkilemektedir. Ancak bu koşullar şu anda Türkiye için enf­lasyon yönünden fırsat yaratmaktadır.

Enflasyonla mücadelede ne yapılmalı?

Türkiye’de enflasyonun tek haneye düşü­rülememesinin temel nedenleri; istikrar­sız para politikası, kur geçişkenliği, yapısal reform ve arz sorunları ile beklenti yöneti­mindeki zayıflık olarak öne çıkmaktadır.

Çözüm önerileri:

1- Reel pozitif faiz politikasına kararlı biçimde sürdürülmesi.

2- Gıda ve enerji arzı artırılmalı, yerli üretim teşvik edilmeli ve İthal ikame­ci bir bakış ekonomi politikası olarak alter­natif haline getirilmelidir.

3- Bütçe disiplini sağlanmalı, kamu ta­sarrufunun toplum nezninde itibarı attırılmalıdır.

4- Enflasyon beklentileri şeffaf iletişim ve güvenilir veriyle iyileştirilmeli ve ekonomik kurumlara güven tekrardan sağ­lanmalıdır.

5- Merkez Bankası bağımsızlığı kurum­sal olarak garanti altına alınmalı.

6-Yapısal reformlar eş güdüm içinde bir plan çerçevesinde şeffaf bir program olarak uygulanmalıdır.(Hukuk, eğitim, böl­gesel kalkınma, yatırım teşvikleri, sektörel önceliklerin planlanması)

Ancak tüm bu adımların etkisinin görül­mesi zaman alacak ve kısa vadede acı reçete anlamına gelebilecektir. Ancak uzun vade­de istikrar, sadece fiyat istikrarı ile müm­kündür.

Son sözler: “Özgürlük, insanlara duy­mak istemediklerini söyleme hakkıdır” Ge­orge Orwell

“Kaderinizi şans değil tercihler belirler” Aristoteles

Yazara Ait Diğer Yazılar