Enflasyonda işler yolunda mı? Yeni bir şeyler söyleme zamanı gelmedi mi?
2025 yılının ilk verisi olan Ocak ayı enflasyonu 3 Şubat’ta açıklandı. Buna göre TÜFE aylık %5,03 yıllık da ise %42,12 olarak gerçekleşti. ÜFE ise aylık %3,06, yıllık ise %27,20 olarak gerçekleşti. Özellikle TÜFE aylık ve dolayısıyla yıllık da beklentilerin üzerinde geldi. Burada özellikle eğitim, sağlık ve konut fiyat değişimleri aylıkta da yıllıkta da ortalamaların üzerinde artarak genel endeksi yukarı yönlü etkilediği görülmektedir.
Ayrıca yılın ilk ayı itibariyle harcama gruplarının endeks içindeki ağırlıkları da değiştirildi. Buna göre eğitim, sağlık ve konutun ağırlığı artarken en dikkat çekici olan ulaştırmanın ağırlığı azaltıldı.
Ekonomi yönetiminin 2025 yılı enflasyon hedefi olan %21’ in gerçekleşmeme olasılığı piyasa tarafından satın alınmaya başlandı. Kalan 11 ay yaklaşık %16 enflasyon gerçekleşmesi gerekecek.
Mevcut eleştiriler dikkate alındığında süreçle ilgili şubat ve mart enflasyon sonuçları daha önem kazanmaktadır. Buna göre 2024 Şubat enflasyonu %4,53, mart enflasyonu ise 3,16 olarak gerçekleşmişti. 2025 Şubat ve Mart enflasyonları bu rakamların üzerinde geldiği taktirde yıllık enflasyonla ilgili tüm öngörüler gözden geçirilmesi gerekecektir. Ve özellikle dezenflasyon programında yeni şeyler söylenmesi gerekmektedir. Bu konu ne yazık ki şu anda gündemde değildir.
Enflasyonda neler yanlış, neler yapılmalı?
Türkiye’de enflasyon, uzun yıllardır ekonominin temel sorunlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir. Enflasyonun yüksek seyretmesinin altında yatan çeşitli nedenler ve bu durumun çözümüne yönelik atılması gereken adımlar bulunmaktadır.
Enflasyonun başlıca nedenleri:
1- Döviz kurlarındaki dalgalanmalar: Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısında değer kaybetmesi, ithal edilen hammadde ve ara malların maliyetini artırmaktadır. Bu durum, üretim maliyetlerinin yükselmesine ve nihai ürün fiyatlarının artmasına yol açarak enflasyonu tetiklemektedir.
2- Maliyet enflasyonu: Enerji ve gıda gibi temel emtia fiyatlarındaki artışlar, üretim maliyetlerini yükseltmekte ve bu maliyet artışları tüketici fiyatlarına yansımaktadır. Özellikle enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar, üretim süreçlerini doğrudan etkilemektedir.
3- Para arzındaki artış: Piyasadaki para miktarının kontrolsüz artışı, talep enflasyonuna neden olabilmektedir. Para arzının artması, tüketim ve yatırım harcamalarını artırarak fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturur.
4- Enflasyon beklentileri: Tüketici ve üreticilerin gelecekte fiyatların artacağı yönündeki beklentileri, ücret ve fiyat belirlemelerinde etkili olmakta, bu da enflasyonun sürekliliğine katkı sağlamaktadır.
Yapılan hatalar ve çözüm önerileri:
Para Politikası Hataları: Faiz oranlarının enflasyonla mücadelede etkin bir araç olarak kullanılamaması, enflasyonun kontrol altına alınmasını zorlaştırmaktadır. Özellikle faiz oranlarının enflasyonun altında tutulması, tasarrufları caydırmakta ve tüketimi teşvik ederek talep enflasyonunu artırmaktadır.
Çözüm: Merkez Bankası›nın bağımsızlığını güçlendirerek, enflasyon hedeflemesi doğrultusunda faiz politikalarını etkin bir şekilde uygulaması gerekmektedir.
Maliye Politikası Hataları: Kamu harcamalarının ve vergi politikalarının enflasyon üzerindeki etkileri göz ardı edilmekte, bu da enflasyonist baskıları artırmaktadır. Özellikle kamu fiyat ayarlamaları ve vergi artışları, enflasyonu tetikleyebilmektedir.
Çözüm: Mali disiplinin sağlanması, kamu harcamalarının verimliliğinin artırılması ve vergi politikalarının enflasyon hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi önemlidir.
Döviz kuru yönetimi: Döviz kurlarındaki ani ve sert dalgalanmalar, ithalat maliyetlerini artırarak enflasyonu yükseltmektedir.
Çözüm: Döviz kuru istikrarını sağlamak için döviz rezervlerinin güçlendirilmesi, cari açığın azaltılması ve döviz gelirlerinin artırılması yönünde politikalar izlenmelidir. Ancak yapısal olarak bu değişimin ekonominin büyüme dönemlerinde de yaşanıyor olması temel değişim olacaktır.
Değerlendirme;
Türkiye’de enflasyon, yanlış para politikaları, yapısal bağımlılıklar ve popülist yaklaşımlarla derinleşti. Çözüm, bilimsel ekonomi politikalarına dönüş, merkez bankası bağımsızlığı ve üretim odaklı yapısal reformlardan geçiyor. Rakamlar, acilen dengeli bir “faiz-kur-maliye” üçgeninin kurulması gerektiğini gösteriyor. Aksi takdirde, enflasyon 2025’de de sorun olmaya devam edecektir
SON SÖZ: “Toplumların vebası unutkanlıktır” Mahfusi