Gezegeni kurtaran iş vicdanı: İyileştiren Organizasyonlar

İklim için “Vicdan Zirvesi” olarak da ni­telendirilen, 2015 yılında Paris’te ger­çekleşen BM İklim Değişikliği Konferan­sı, insanlığın ortak vicdanı adına hareket etme çağrısı yapmıştı. Yaklaşık 200 ülke iklim krizini önlemek için küresel iklim anlaşması imzaladı.

Hedef “küresel ısınmayı 2°C’nin altın­da, mümkünse 1,5°C ile sınırlamak” ola­rak belirlendi. İklim değişikliğine karşı hareketin, sadece bilimsel veya ekono­mik bir zorunluluk değil, aynı zamanda ahlaki ve vicdani bir sorumluluk olduğu belirtildi. “Şirketler için vicdan; yalnız­ca yasalara uyum değil, gelecek kuşakları gözeten iş modelleri geliştirmektir” vur­gusu yapıldı.

“Kurumsal vicdan” geliştirmek

Sürdürülebilirlik hedefleriyle tüm dünyada vizyoner şirketler, gezegende yaşanan çevresel, sosyal ve ekonomik so­runların çözümüne yönelik vicdani sor­gulama mekanizmaları geliştirmenin yol­larını arıyor.

Aldıkları her kararda “çevreye, toplu­ma ve gelecek kuşaklara zarar veriyor mu?” sorusunu kurumsal kültüre enteg­re etmeye çalışıyor. Kurum içi sürdürü­lebilirlik elçileri oluşturarak çalışanların vicdani reflekslerini kurumsal süreçlere katmayı hedefliyor.

Değer temelli liderlik ilkeleriyle yöne­tim kurulları ahlaki sorumluluk kriterle­rini de değerlendiriyor. ESG raporları ile aslında bir toplumsal vicdan muhasebesi de yapmış oluyorlar. İnovasyon yaklaşı­mıyla, kâr-gezegen-insan etkisini denge­leyen iş modelleri geliştiriyorlar.

İş dünyasının “iyileştirici gücü”

Bilinçli Kapitalizm hareketinin öncüle­rinden Raj Sisodia ve organizasyonel ino­vasyon uzmanı Michael J. Gelb, iş dünya­sının neden olduğu gereksiz acıların ve çevre tahribatının giderek arttığı bir dö­nemde “İyileştiren Organizasyonlar” kita­bını yazdı. Derinlemesine kapsamlı görüş­meler ve ilham veren vaka çalışmalarına dayanarak, iş dünyasının nasıl iyileştirici bir güç olabileceğini gösterdiler.

Gerçek örneklerle, dönüşüm öncüsü büyük şirketlerin sadece kârlı olmakla kalmayıp, aynı zamanda çalışanlarını se­vindirdiklerini, sadık müşteriler kazan­dıklarını, topluma olumlu katkılar sun­duklarını ve çevrelerini koruduklarını anlattılar.

Türkiye’de Sola Unitas’ın yayınladığı kitap “Şirketlerin imajı insanlar ve çevre yerine kâra odaklı gibi görünse de, bu du­rum sürdürülebilir ve sağlıklı değil. Şir­ketler, dünyanın karşı karşıya olduğu bü­yük krizlere karşı çözümün bir parçası ol­mak zorunda.” diyor.

Dünyanın birçok düzeyde iyileşmeye ihtiyaç duyduğu bir dönemde, iş dünya­sının nasıl değişim yaratabileceğini gös­teriyor. İnsanların ve çevrenin iyiliği için çaba gösteren organizasyonların yol ha­ritasını sunuyor. Birbirinden çok fark­lı endüstrilerden, birkaç yüz kişilikten yüzbinlere kadar değişen büyüklükteki farklı organizasyonları inceliyor. “İyileş­tiren Organizasyon” olmak için üç temel prensip ortaya çıkıyor: 1. Gereksiz ıstıra­bı önlemek ve hafifletmek için ahlaki so­rumluluğu üstlenin. 2. Çalışanlarınızın ilk paydaşlarınız olduğunu kabul edin. 3. Bir “iyileştirme amacı” tanımlayın, ileti­şim kurun ve yaşayın.

Vicdan ve adalet duygusu geleceğimiz için önemli. Dünyanın kaynaklarını tü­keterek yaşamaya ne kadar devam ede­biliriz? Toprak, hava ve su “tamam artık, benden bu kadar” der. Çöp kovası taşar ve sizi de kirletir. Hepimiz aynı gemideyiz, kaynak bir, bir bütünün parçalarıyız. Vic­dan, Latince “kendi içindeki bilgi” anla­mında conscientia sözcüğünden türetil­miş. İşte o bilgiyi, gerçek ihtiyaçlarımızı hatırlayalım. Küresel Amaçlar 17. madde “amaçlar için ortaklıklar” diyor. Büyüme odaklı zihinden kalkınmaya, ortak amaç­lar için “bir”lik olmaya geçelim.

Yazara Ait Diğer Yazılar