Gıda güvencemiz: Alın teri, teminat ve dayanışma

Bir ülkenin gıda güvencesine en büyük teh­didin, tarım sektöründe her geçen yıl artan risk ve belirsizlikler olduğu konusunda sanırım herkes hemfikir.

Tarımsal üretim doğaya bağımlı ve iklim kri­zi bu dengeyi bozuyor. Sanayide olduğu gibi üre­tim bandında anlık değişimleri yapamadığınız ve nihayet üretim kararlarınızı çoğunlukla bir yıl gecikmeli olarak değiştirebildiğiniz bir sek­tör tarım.

Kayıp ve zararları istatistiksel olarak öngöre­bildiğiniz riskler kadar, hiçbir tahmin yapama­dığınız “belirsizlik” de giderek tırmanıyor.

Tarım sektörü, ülkemizin bugününün ve ge­leceğinin sigortası. Üreticilerimiz, sadece üret­miyor; emeğinin karşılığını alabilmek için risk ve belirsizlik girdabında mücadele veriyor. Riskler, azalan kaynaklar, artan üretim mali­yetleri, çevrilemeyen borçlar, tedarik zincirin­de değersizleşen emekler… Bu olumsuzluklar gençleri de tarımdan uzaklaştırıyor.

TARSİM’in en büyük sınavı: Zirai don

Giderek büyüyen bu problemlerin etkisi­nin azaltılmasında Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) devreye giriyor. Devlet destekli si­gorta hizmeti sunan TARSİM, 2005 yılında ku­rulan ve tarımsal üretim risklerine karşı üreti­cileri korumak için ülkemizdeki tarım sigorta­larını organize eden bir sistem.

TARSİM Genel Müdürü Bekir Engürülü ve Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Sigortaları ve Doğal Afetler Daire Başkanı Kamil Özdemir ile konuyu etraflıca değerlendirme fırsatı buldum. Onlardan edindiğim bilgileri yazımın devamın­da özetlemeye çalıştım.

Ülkemizde nisan ayında hissedilen son 30 yı­lın en düşük sıcaklık değerleri, en ağır zirai do­nun yaşanmasına neden oldu.

TARSİM, şüphesiz ki felaketleri önleyemez, ancak üretim zararını karşılayarak tarım işlet­mesinin ayakta kalmasını ve kendini toparlaya­bilmesini sağlayabilir.

Tarımda risklerin artması kaçınılmaz. Ancak TARSİM aracılığında bu riskleri yönetilebilme­sidir önemli olan.

Devlet, özel sektör ve üretici, sistemin olmaz­sa olmaz ana dişlileri. Bu dişlilerin, zirai don fe­laketinde, uyum içinde, iyi bir sınav verdikleri­ne şahit olduk.

Evet, zirai don 34 ilimizi vurdu. En fazla da meyve bahçeleri etkilendi. Kayısı, üzüm ve fın­dık başta olmak üzere 16 meyve türünde ciddi verim kayıpları yaşandı.

Bakanlık teknik ekibi ve TARSİM uzmanları, zirai donla birlikte hep sahada oldular ve hasar tespit çalışmalarını yaptılar.

TARSİM kapsamında zirai dondan etkilenen üreticilere toplamda 5,5 milyar TL ödeme yapıl­mış. 17,4 milyar TL ise ödeme aşamasında gel­miş bulunuyor.

Ancak tarım sigortası yaptırmayan üretici sayısı da maalesef bir hayli yüksek. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı ve don sigortası yaptırmamış üreticiler için parsel bazlı tespit çalışmaları ya­pılmış olup, buna göre üreticinin zirai donun yaşandığı tarihe kadar olan masrafları, hasar oranında karşılanıyor.

Devletin prim desteği

TARSİM’in sağladığı en büyük avantaj, yüzde 70’e varan yüksek oranlarda devlet pirim deste­ği.

Risklerin çok yüksek olduğu tarım sektörü, sigortacılık açısından cazip bir alan değil. Risk primi arttıkça üreticinin buna katlanabilmesi zorlaşırken, sistemin devamlılığı için devletin yükün önemli bir bölümünü üstlenmesi gere­kiyor. Bugün bitkisel üretim, seracılık, büyük­baş ve küçükbaş hayvancılık, kümes hayvancı­lığı, su ürünleri, arıcılık ve ipek böcekçiliğinde ödenmesi gereken sigorta priminin yüzde 50’si devlet tarafından karşılanıyor. Bu oranlar, mey­vecilikte don priminin yüzde 67’si, Köy Baz­lı Verim Sigortası priminin yüzde 70’i ve Gelir Koruma Sigortası priminin yüzde 60’ı nispetin­de.

TARSİM ayrıca, zirai donun zararlarını azal­tıcı yatırımlara da destekler veriyor. Rüzgâr pervaneleri, sisleme ve yağmurlama sistemi kullanılan ürünlerde yüzde 25-yüzde 35 oran­larında prim indirimi uygulanıyor. Bu sistem­lere yapılan yatırımlara, kırsal kalkınma hibe­leri olarak yüzde 50’ye varan destekler de sağ­lanıyor.

Ezcümle; iklim krizi derinleştikçe TAR­SİM, sigortanın ötesinde sürdürülebilirliğin de anahtarı haline geliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar