Hedefle tahminle kafalar karıştı
Geçen hafta perşembe Merkez Bankası’nın enflasyon raporu sunumuna katıldım. Organizasyon ve iletişim konusunda oldukça yol kat edilmiş. Önceki toplantılarda sunum kısmı sakin geçtikten sonra soru-cevap kısmında hararetli gelişmeler olabiliyordu.
Bu toplantıda olmadı neyse ki. Başkan ve başkan yardımcılarının bir arada sorulara yanıt vermesi bana göre olumlu bir gelişme ama başkan yardımcılarının kullandıkları üslup zaman zaman Başkan’ın cevaplarının da toplantının da önüne geçebiliyordu. Bu durum da aşılmış gibi. Başkan’dan ve raporun içeriğinden kimse rol çalmadı bu sefer.
Sunumun içinde en fazla dikkat edilen konu biliyorsunuz ki yılsonuna ilişkin tahminlerdeki revizyonlar. Maalesef Merkez Bankamız son yıllarda bu konuda çok kötü sınavlar verdi. Her çeyrek tahminler yukarı doğru revize edildi. Yıl başındaki tahminlerle yıl sonu gerçekleşen enflasyon arasında 40-50 puan gibi inanılmaz derecede yüksek farklar oluştu. Bunu salt Merkez Bankası’na bağlayamayız. Siyasetin ve diğer kurumların ekonomi üzerindeki etkileri, seçim dönemlerindeki politikalar, faiz sebep enflasyon sonuç politikalarımız bizi bu aşamaya getirdi.
Bu durum sadece o dönemki enflasyonla mücadeleyi zorlaştırmakla kalmadı aynı zamanda Merkez Bankası’nın kredibilitesini çok fazla aşındırdı. Şu anda da enflasyonla mücadele sürecinin bu kadar maliyetli olmasının en büyük nedenlerinden biri bu kredibilite kaybı. Ekonominin farklı grupları bir türlü Merkez Bankası’nın söylediklerine inanmıyor ve beklentilerini o yönde şekillendirmiyor.
Bunu hem fiyatlama davranışlarında hem de yatırım kararlarında görüyoruz. Merkez Bankası tam iki senedir TL reel olarak değerlenecek, dolarda enflasyonun üstünde bir artış beklemeyin demesine, bunu resmi metinlere koyup uygulamasına rağmen hala Türkiye’de milyonlarca insan ikna olmuş değil. Hatta o kadar ikna olmamış durumdalar ki önemli miktarda servet bu kadar yüksek faize rağmen döviz ve dövize bağlı kıymetlerde park etmiş duruyor.
Yüzde 5 hedef absürtlüğü
Bu güvensizlik ortamında manasını kaybeden unsurlardan biri de enflasyon hedefiydi. Bildiğiniz gibi Merkez Bankası’nın nihai enflasyon hedefi %5. Bu hedefe ulaşamadığında her yıl hükümete bir mektup yazıyor ve başarısızlığının nedenlerini ortaya koyuyor.
Gerçekleşen enflasyonun %65’ler seviyesinde olan yıllarda hedefin hala %5’te kalması ve bunun hesabının verilmeye çalışılması gülünç oluyordu. Bu enflasyon raporuyla Merkez Bankası yeni bir uygulamaya geçti. Ara hedefler belirledi. Bu hedefler 2025 için %24, 2026 için %16 ve 2027 için %9 olarak belirlendi.
2026 ve 2027 için doğal olarak tahminler de hedeflerle uyumluyken, 2025 için tahmin aralığı %25-%29’ken hedefin %24 olması kafa karıştırdı. Ben de sunumu izlerken Başkan bu konudan ilk bahsettiğinde bir Türkçemi sorguladım. Yanlış mı anlıyorum diye düşündüm ama soru-cevap sırasında sorulan bir soru üzerine Başkan’ın verdiği cevapla konu netleşti. Bu toplantıdan önce Merkez Bankası’nın 2025 enflasyon tahmini %19’la %29 arasındaydı ve orta nokta da %24’tü. Yılsonuna yaklaştıkça tahmin aralığının daralmasını zaten bekliyorduk, nitekim öyle de oldu.
Ara hedef sistemine geçildiğinde Merkez Bankası her ne kadar enflasyonun yılsonunda %24’ün üstünde geleceğini bilse de hedefi değiştirmeyerek bir iyi niyet gösterisinde bulunmuş oldu. Bu hedefi tutturamayacağız ve bunun da hesabını vermeye hazırız demiş oldu. Bunun doğrusu hedef belirleme işinin yıl başında yapılmasıdır. Böyle olsaydı tahminle hedef aynı olacaktı. Yıl içinde gerçekleşmelere göre tahmin değişecek ama hedef aynı kalacaktı ve kafa karışıklığına yer olmayacaktı.
Şöyle düşünebilirsiniz. 90 kilosunuz ve yılın son günü yeni yıl için kendinize kilo verme konusunda bir hedef belirliyorsunuz. Yıl sonunda 80 kilo olma hedefiniz var. Kasım ayına geldiğinizde hala 87 kiloysanız size yıl sonu tahmini kaç kilo olursun derlerse muhtemelen 85-87 arası bir yerde diye cevap verirsiniz. Ama yıl başında koyduğunuz hedefin 80 olduğu gerçeği değişmez. Şimdi size düşen neden 80 kilo olamadığınızı araştırmaktır. Merkez Bankası da bundan sonra bunu yapacak.