Her yatırımın kendi zorluğu var
Elinizde bir miktar para var ve yatırım yapmak istiyorsunuz. Araştırmaya başladığınızda hele ki internetin dehlizlerine düştüyseniz birçok malumatla karşılaşırsınız. Bunların birçoğu hatalıyken bir kısmı da kasti olarak yanlış yönlendirme amaçlıdır.
Peki nedir geleneksel yatırım yollarımız? Gayrimenkul, mevduat, döviz, altın, yatırım fonu, hisse senedi, araç… Yatırım bir yaşam döngüsüyse bunun bir doğumu olduğu gibi bir de ölümü olduğunu unutmamak gerekir. Yani yatırım yapacağınız enstrümanı seçerken yolun sonunda bir çıkış stratejimizin de olması gerekir. Bu çıkışı yaptığımızda şimdikinden daha iyi durumda olmamız gerekir. Vadesi ve yatırımın getirisi baştan belli olan mevduat gibi, tahvil gibi ürünlerde vade geldiğinde ne durumda olacağımız üç aşağı beş yukarı bellidir.
Desem de siz o kadar emin olmayın. Çünkü bizdeki gibi yüksek enflasyona ve istikrarsız finansal piyasalara sahip olan ülkelerde vadede elinize geçen paranın kıymeti en başta hayal ettiğinizden çok farklı olabilir. 2023 yazını düşünün. Sadece 4 ay içindeki enflasyon %30 seviyesindeydi. Bu periyodun başında henüz enflasyon bu kadar yükselmemişken haliyle faizler de nispeten düşükken 3 aylık vadeli mevduat yapmış olsanız vadenin sonunda vade başına göre fakirleşmiş olacaktınız. Demek ki paranın zaman değerine saygı duymamız gerekiyor.
Likiditenin önemi
Bir diğer önemli mesele de likidite konusu. Yani yatırım yaptığınız enstrümanın piyasası yeteri kadar likit mi? Diğer bir deyişle elinizdeki malı satmak istediğinizde alıcı bulabilecek misiniz? Mevduat için böyle bir sorun yok ama gayrimenkul için var. Özellikle de piyasanın durgun olduğu dönemlerde istatistiklere yansıyan fiyatlardan konutunuzu elinizden çıkarmanız mümkün olmayabilir.
Likidite konusuna ilişkin skalanın diğer ucunda döviz piyasası vardır örneğin. Çok fazla alıcı satıcı olduğu için, piyasa işleyişi şeffaf olduğundan Türkiye’nin neresinde döviz almak ya da satmak isterseniz çok yakın farklar olmakla birlikte benzer fiyattan işlem yaparsınız. Hatırlarsanız biz bu piyasanın işleyişini bile bozmuştuk ama onu bir istisna olarak sayabiliriz. Dolayısıyla yatırıma başlarken çıkış koşullarının en fazla düşünülmesi gereken piyasaların başında gayrimenkul piyasası geliyor.
İşlem maliyetleri yüksek, vergi var, aracılık faaliyetleri için yüklenilen maliyetler var vs. Ayrıca fiyatlar da şeffaf değil, asimetrik bilgi sorunu var. Az bilgiye sahip biri pekala bir gayrimenkul olması gerekenin üstünde bir fiyattan alabilir. Böyle maliyetlerin etkisinin azalması için konut yatırımının uzun vadeli düşünülmesi gerekir. Bu arada konutun bir yatırım olması ve bu kadar yaygınca teveccüh bulması da bir gelişmekte olan ülke problemidir ve uygulanan ekonomi politikalarından direkt olarak etkilenir. Politika değişikliğine karar verilmesi ki Çin’de benzer bir durum yaşanıyor bu yatırımın üzerindeki en büyük risklerden biridir.
Yatırımcı psikolojisi
Yatırım aşamasında yatırımcının psikolojisi ve bunu yönetebilme becerisi en önemli konulardan biridir. Konut uzun vadeli bir yatırım olduğu için psikoloji yönetimi daha kolaydır. Fiyatları her gün izlemezsiniz. Hisse senedi yatırımı örneğin psikoloji yönetiminin en zor olduğu yatırım türlerinden biridir. Grafikler üzerinden analiz yapanları görmüşsünüzdür. Olaylar olmuş bitmiş, fiyatlar çökmüş sonra tekrar toparlamış. Analist arkadaş çıkıyor burada alsaydınız bu kadar bekleseydiniz şöyle bir getiriniz olurdu.
Olurdu da, bakalım kaç kişi bekledi? Ya da her bekleyen muradına erdi mi? Bunların hesaba katılmadığı bir analiz maalesef eksiktir. Yatırım hesabının her gün eksiye gittiğini görmek hem yanlış kararlar almaya sebep olur(hangi kararın doğru olduğu da belli değil) hem de günlük yaşamı etkiler. İnsanların sosyal hayattan aldığı zevki azaltır. Gördüğünüz gibi farklı yatırım türlerinin kendilerine göre avantajları ve dezavantajları var. Net bir şey var ki hiçbir şey uzaktan görüldüğü kadar kolay değil. Ya da olaylar olduktan sonra yapılan analizler kadar pürüzsüz değil.