İstanbul’da büyülü bir bahçe

Abdülmecid Efendi Köşkü’nde açılan ve ziyaretçilerine büyülü bir bahçenin kapılarını aralayan “Folia” sergisi, her hafta sonu yüzlerce kişinin bilet kuyruğunda beklediği bir sanat fenomenine dönüşmüş durumda.

Bağlarbaşı’nda 19’uncu yüzyıldan kalma bir köşk, köşkün içinde ve bahçesinde ise ziyaret­çileri bitkiler, hayvanlar ve insanlar arasın­daki etkileşimleri yeniden düşünmeye teşvik eden büyülü bir atmosfer: Koç Holding’in himâyesinde, Abdülmecid Efendi Köşkü’nde açılan “Folia” sergi­sinden bahsediyorum.

İstanbul’da büyülü bir bahçe - Resim : 1

1 Mart’a kadar açık kalacak olan ve küratörlüğünü Selen Ansen ve Eda Berkmen üstlendiği sergiye is­tanbullular büyük ilgi gösteriyor. Her haftasonu yüz­lerce kişinin en az bir saat kuyrukta bekleyerek ziya­ret ettiği sergi, sanat severleri gerçekten de büyülü bir atmosfere davet ediyor. Hayali bir bahçenin ka­pılarını aralayan sergi, ziyaretçiler için bitkiler, hay­vanlar ve insanlar arasındaki karşılıklı etkileşimleri yeniden düşünmeye teşvik ediyor.

Peki, “Folia” ne anlama geliyor? Serginin adı, La­tince “folia” kelimesinin bir yandan ağaç yaprakla­rına, dolayısıyla botaniğe ve doğaya, diğer yandan da çılgınlığa ve aşırılığa gönderme yapan ikili anlamın­dan yola çıkıyor.

Sanatçılar bahçıvan gibi çalıştı

Abdülmecid Efendi Köşkü’nün mimari yapısıyla ve tarihiyle ilişkilenen bu büyülü dünya, ziyaretçileri hayalle gerçeğin, yerle göğün, tuhaf ile tanıdığın, kü­çük ile devasa olanın kesiştiği bir alana davet ediyor.

Folia’nın vücuda getirdiği çok katmanlı bahçede, insan eliyle üretilen formlarla yaratıklar gelişiyor, serpiliyor, çürümeye yüz tutuyor, yenileniyor, çoğa­lıyor, birleşiyor ve başkalaşıyor. Sergilenen eserler, doğadaki süreçleri farklı malzemeler ve mecralar aracılığıyla yorumluyor. Küratörler, sergide yer alan sanatçıların köşkün içinde ve bahçesinde adeta “bir bahçıvan gibi çalıştığını” anlatıyor.

İstanbul’da büyülü bir bahçe - Resim : 2

Sihir ve ütopya

Tarih boyunca bahçeye atfedilen sembolik ve kül­türel anlamlardan beslenen Folia sergisindeki eser­ler, bahçeciliğin mevsimlere dayalı süreçlerine ve barındırdığı çeşitli eylemlere ışık tutmanın yanı sı­ra sihir, aşkınlık ve ütopya kavramlarını da ele alıyor.

Serginin güzergâhı, tarihî köşkün iç ve dış mekânla­rını birbirine bağlarken, doğanın canlılığı ve bereketi ile insanın hayal gücü arasında köprü kuran çok du­yulu bir deneyim sunmayı amaçlıyor. 100’e yakın sa­natçıyı ve üç yüzü aşkın yapıtı kapsayan sergi, Japon­ya’dan Güney Afrika’ya kadar farklı coğrafyalardan ve 19’uncu yüzyıldan bu yana tarihin farklı dönemlerin­den sanat eserlerini popüler kültür, botanik bilimi ve zanaatla ilişkilenen nesnelerle buluşturuyor.

İstanbul’da büyülü bir bahçe - Resim : 3
Abdülmecid Efendi Köşkü, Mimar Vallaury’nin eseri

Halife Abdülmecid’in adıyla tanınmasına rağmen Abdülmecid Efendi Köşkü, 1880- 1885 yılları arasında Mısır Hidivi İsmail Paşa tarafından yaptırıldı. Köşkün mimarı ise, Fransa’dan İstanbul’a göç eden ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde en önemli yapılarından bazılarını ortaya koyan Mimar Alexandre Vallaury. O dönemde köşk için 20 bin, mefruşatı için de 8000 Mısır altını harcandı. Köşk daha sonra II. Abdülhamit tarafından satın alınarak amcazadesi Abdülmecid Efendi’ye tahsis edildi. Böylece av köşkü, sanat severliğiyle tanınan Halife Abdülmecid Efendi’nin hem yazlığı hem de ressamlığını sürdürdüğü bir sanat yuvası haline geldi.

Yetenekli bir ressam olan Abdülmecid Efendi, Köşkün dış kapısında Mısır süsleme üslubundan esinlenerek bir süsleme şaheseri yarattı. Köşk bu dönemde sanat ve edebiyat toplantılarına ev sahipliği yaptı. Meşrutiyetten sonra siyaset adamlarının ve eski sadrazamların toplantıları da burada gerçekleştirilirdi.

1924 yılında halifeliğin kaldırılmasıyla gayrimenkullerin tasfiyesi sonucu köşk, İstanbul Defterdarlığı’na geçti daha sonra da Mehmet Doğan’a satıldı. 1972 yılında mülkiyetinin tamamı Yapı Kredi Bankası’na geçen bu eser son olarak, 2011 yılında Koç Holding Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı tarafından satın alındı.

Yazara Ait Diğer Yazılar