Keşke derdimiz KKM olsaydı
KKM bir sebep değil bir sonuçtur. KKM’nin ülke ekonomisine maliyetine ilişkin birçok hesaplama gördüm. KKM, yanlış uygulanan bir ekonomik programın sonunda uçurumun kenarına gelen bir kamyonun tekerleğinin önüne koyulan taştı.
KKM olmasaydı onun yerine şok bir faiz artırımı gerekecekti. Sonuçları uzun vadede belki bu kadar ağır olmazdı ama yine de bu yöntemin de maliyeti yüksek olacaktı. Bunlar tartışmalı konular ama hepsi de zarf. Bizim mazrufa bakmamız lazım.
Türkiye ekonomisinin bana kalırsa en büyük problemi uzun vadedeki öngörülemezliği. Maalesef bu öngörülemezlik o kadar açık bir gerçek ki tespit etmeniz için Türkiye’de yaşamanıza ya da Türkiye ekonomisini yakından takip etmenize gerek yok. Makro ekonomik değişkenlerle ilgili birkaç grafiğe baksanız bunu net bir şekilde görebiliyorsunuz. Bunlardan bir tanesi enflasyon oranları, diğeri reel faiz, diğeri kredi büyümesi, bir diğeri tüketimi büyümesi…
Örnekleri çoğaltabilirim ama sonuç değişmez. Hepsinde de 2021- 2022-2023 yıllarında Türkiye’de garip bir şeylerin olduğunu görebilirsiniz. TCMB’nin bu hafta yayınladığı bir notta yine benzer konulara dikkat çekilmiş.* Aşağıdaki grafiği bahsettiğim nottan aldım.
Yine negatif reel faiz
Gördüğünüz gibi 2021-2022- 2023’te hanehalkı tüketim büyümesi yıllık %15’ler civarında gerçekleşmiş. Önceki yıllarda bu oranlara normal olarak yaklaşılmamış bile. Bu hızla ülkenin tüketim harcamalarının büyümesi mümkün mü peki? Tabii ki değil. 1 yıl olsa pandemi etkisi dersiniz, rövanş alışverişi dersiniz.
Ama 3 yıl boyunca bu sürdürülemez durum sürdürülmeye çalışılmış. İşte yukarıda bahsettiğim mazruf burada saklı. Ekonomi politikası uygulayanlardan ya da toplumun farklı kesimlerinden kimse çıkıp da bu yapılan yanlıştır, geleceğin tüketimini şimdiden yapmaktır, yarın öbür gün bu günlerin bedeli misliyle ödenir dememiş ya da diyememiş. Şimdi bu dememe/diyememe olayının olmasına sebep olan aynı kurumsal yapı devam ediyor. İşte uzun vadeli öngörülemezliği yaratan tam da bu. Kuralların, normların yerine dönemin gerektirdiği adımların atıldığı pragmatik yapının olduğu hiçbir yerde uzun vadeli kalkınma olmaz.
KKM’nin icadıyla yukarıdaki grafikteki barların semaya doğru yükselişinin aynı zamana denk gelmesi tabii ki tesadüf değil. Aslında asıl sebebin ne olduğunu Merkez Bankası aynı notta yine bir grafikle vermiş.
Dikkatli okuyucularım bu grafikle benim geçtiğimiz haftalarda Borsa İstanbul performansıyla reel faizi kıyasladığım grafiğin aynı olduğunu fark edeceklerdir. Dedim ya Türkiye ekonomisinin öngörülemezliğini analiz etmek için ekonominin çarklarının derinlerine inmeye gerek birçok grafikten bunu görebilirsiniz diye. İşte bu grafik o analizlerin çıkış noktası. KKM de bu çıkış noktasının varış durağı.
Şimdi soru şu; 2030’da Merkez Bankası benzer bir not yayımlayacak olsa ve notta yukarıdaki ilk grafiğe benzer bir grafik olsa, grafikteki barların uzunluğu ne kadar olurdu. Benim bu soruya cevabım 5 yıllık bir dönemi içeren bu grafikteki barlardan 1 ya da 2’sinin yine %10’lar civarında olacağıdır. Eğer benim tezime kesin bir şekilde hayır diyemiyorsanız bir şeylerin kökten değişmesi gerekiyor demektir.
*Konut Kredisi Kaynaklı Nakit Akışı Kanalının Hanehalkı Tüketimine Etkisi

