Konfor arayanlar için foil geleceğin vazgeçilmezi olacak
Türk tekne tasarımının öncü isimlerinden Timur Bozca, yenilikçi vizyonuyla denizcilik dünyasını yeniden şekillendiriyor. Foil teknolojisinden sürdürülebilir katamaranlara, elektrikli yatlardan doğayla uyumlu mimariye kadar Bozca, geleceğin tasarımlarını bugünden inşa ediyor.
Dünyanın önde gelen araba, helikopter ve yat şirketlerinde edindiği deneyimlerin ardından 2013 yılında kendi markasını kuran ödüllü tasarımcı Timur Bozca ile sektörün dinamiklerini, yeni projelerini ve yatçılığın sürdürülebilir geleceğini konuştuk.
Timur Bozca, Türk tekne tasarımının öncü isimlerinden. İngiltere’de Coventry Üniversitesi’nde otomotiv ve ulaşım tasarımı eğitimi aldıktan sonra İtalya’da yat tasarımcılığı üzerine yüksek lisans yaptı. Yenilikçi vizyonuyla denizcilik dünyasını yeniden şekillendiren tasarımcı, Foil teknolojisinden sürdürülebilir katamaranlara, elektrikli yatlardan doğayla uyumlu mimariye kadar geleceğin tasarımlarını bugünden inşa ediyor
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Kısaca kendimi doğaya tutkun, maceraperest ve sınırları zorlamayı seven bir tasarımcı olarak tanımlıyorum. Tasarım benim için sadece bir iş değil; otomobil, yat, havacılık ya da mimari fark etmeksizin, her alanda yaratıcı çözümler peşindeyim. Eğitimimi İngiltere’de Coventry Üniversitesi’nde otomotiv ve ulaşım tasarımıyla başlattım. Ardından Majenta Academy’de dijital modelleme ve A-sınıf yüzey tasarımında derinleştim. Politecnico di Milano’da ise yat tasarımı üzerine yüksek lisans yaparak denizin estetiği ve teknik dünyasına girdim. Dünyanın önde gelen araba, helikopter ve yat şirketlerinde edindiğim deneyimlerden sonra 2013’te kendi vizyonumu hayata geçirmek için Bozca Design’ı kurdum. Felsefemiz basit: İnsan odaklı, teknolojik ve estetikten ödün vermeyen, zamansız tasarımlar. Ben sadece yarını değil, yarından sonrayı tasarlamaya inanıyorum.
Yeni projelerinizden bahseder misiniz?
Şu sıralar oldukça sıra dışı projeler üzerinde çalışıyoruz. En heyecan verici olanlardan biri, üç farklı boyutta geliştirdiğimiz foil yat serisi. Bu teknelerde performansla sürdürülebilirliği aynı çizgide buluşturuyoruz. Bunun yanında katamaran, explorer ve superyacht projelerimizde var. Her biri kendi ruhuna ve amacına göre şekilleniyor. Sadece denizde değiliz artık. Yat tasarımındaki yaklaşımımızı mimariye taşıyoruz. Doğayla uyumlu ama sınırları zorlayan yapılara imza atıyoruz. Bizim için hedef sadece tasarlamak değil, her yeni fikirde, biraz daha ileri gitmek.

Elektrikli ve hibrit motoryatlar hakkında neler düşünüyorsunuz?
Elektrikli ve hibrit motoryatlar artık yalnızca çevre dostu değil; sessiz, güçlü ve rafine bir deneyim sunuyorlar. Batarya teknolojilerinin gelişmesiyle daha uzun menziller, hibrit sistemlerle de hem emisyonsuz seyir hem de yüksek performans mümkün hale geldi. Güneş panelleri, rüzgar türbinleri gibi yenilenebilir kaynakların entegrasyonu da bu dönüşümü hızlandırıyor. Tasarım açısından bu, bizim için yeni bir yaklaşım gerektiriyor: ağırlık, sistem yerleşimi ve termal denge gibi unsurlar yeniden düşünülüyor. Teknolojiyle uyumlu, çevreyle barışık ve zarif bir seyir.
Katamaranlara olan ilgi neden artıyor?
Katamaranlara olan ilginin artması tesadüf değil. Artık insanlar sadece şıklık ve hız değil, alan, konfor ve denge de arıyor. Çift gövde yapısıyla katamaranlar, geniş yaşam alanı, stabil seyir ve sığ koylara erişim gibi avantajlar sunuyor. Tasarımcı olarak bu platformlar bize, sürdürülebilirlik ve yenilikçi enerji çözümleriyle şıklığı birleştirme fırsatı veriyor. Elektrikli ya da hibrit sistemlerle birleştiğinde, bu tekneler sadece çevreci değil, aynı zamanda sessiz, zarif ve son derece konforlu hale geliyor. Bugün katamaranlar artık sadece bir alternatif değil; geleceğin yatçılığını temsil eden sofistike bir tercih.
Bugüne kadar en zorlandığınız tasarım neydi?
Açık konuşmak gerekirse, benim için hiçbir proje “zor” değil. Asıl heyecan, sınırlar zorlandığında başlıyor. Çünkü tasarım dediğiniz şey, hazır cevaplar değil; bilinmeyenleri keşfetmekle ilgilidir. Her proje bir meydan okuma değil, bir keşif yolculuğu benim için. Teknik engeller ya da sıra dışı istekler? Tam da tasarımın gerçek anlam kazandığı yer orası. Kolay olan değil, sizi düşündüren projeler gerçekten iz bırakır.
Foil teknolojisi yatçılığın geleceğini nasıl şekillendirecek?
Foil teknolojisi, yatçılığın geleceğini şekillendiren en etkileyici yeniliklerden biri. Teknenin su üstüne kalkarak sürtünmeyi azaltması, daha az enerjiyle daha yüksek performans anlamına geliyor. Bu da özellikle elektrikli teknelerde menzili artırıyor ve yolculuk konforunu yepyeni bir seviyeye taşıyor, dalgaların üzerinden uçar gibi. Tabii hâlâ bazı teknik sınırlar var; büyük yatlara entegrasyon, mühendislik ve bakım gibi. Ama teknoloji hızla ilerliyor. Artık sadece yarış teknelerinde değil; motoryatlarda, tender’larda, hatta günlük kullanıma uygun teknelerde de yaygınlaşıyor. Gelecekte her tekne foil olmayabilir ama performans, konfor ve sürdürülebilirlik arayanlar için foil sistemleri vazgeçilmez olacak.
Sektörün gelişmesi için neler gerekli?
Sürdürülebilirlik, akıllı teknoloji ve gerçek kullanıcı deneyimi. Sürdürülebilirlik sadece yeşil malzemelerle sınırlı olmamalı. Artık üretimden geri dönüşüme kadar bütünsel çözümler üretmek zorundayız. Karbon ayak izi düşük tersane sistemlerinden, biyolojik olarak çözünebilen iç mekânlara kadar daha radikal adımlar atılmalı. Ayrıca teknoloji hâlâ bir lüks gibi sunuluyor, ama aslında yapay zekâ destekli sistemler, enerji ve rota optimizasyonu, akıllı güvenlik çözümleri gibi alanlarda kullanıcıya konfor ve güvenlikte seviye atlatabilir. Genç jenerasyon ise tekneyle bağ kurmak, doğayla iç içe olmak istiyor. Daha dinamik, sade ama işlevsel teknelere ihtiyaç var. Son olarak, dijitalleşme. Tasarımdan üretime her aşamada hız, esneklik ve kişiselleştirme artık kaçınılmaz.
Göcek’te Miori rüzgarı
Son dönemlerin yükselen trendi, iyi yemek, gastro deneyimi. Bunun üstüne bir de denizcilik eklenince Göcek’te ortaya farklı bir konsept çıkmış. Deneyimli bir ekibin birlikteliğiyle ortaya çıkan Miori, 1 Haziran’da Bedri Rahmi Koyu’nda açıldı. Açılıştan sonra mekanı deneyimleme fırsatı buldum. Türkiye’nin ilk gastro-destinasyonu olma vizyonuyla yola çıkan, restoranda mutfak, Şef Kemal Demirasal ve Nihat Doğtürk’e emanet. Altı farklı restoranıyla; her biri kendine özgü bir ritim ve atmosferle kurgulanan bu yeni destinasyon, sabahın ilk ışığından geceye kadar misafirlerine gastronomik bir senfoni vadediyor. Göcek’te biraz daha premium ruhlu bir deneyim yaşamak isteyen deniz turistleri ve tekne sahiplerinin uğrak yeri olması beklenen ve Göcek’teki seviyeyi yukarı çeken Miori, Türkiye’nin ilk Riva Lounge’una da evsahipliği yapıyor.
Uzun süredir takip ettiğim ve özellikle otelcilik deneyimiyle yakından bildiğim Yiğit Sezgin ve arkadaşları ortaya üst seviye bir deneyim çıkartmış. Ayrıca Riva modelleriyle Göcek koylarında seyir yapabilmek de mümkün. Miori’de 100’den fazla personel çalışıyor. Tekneyle geldiğinizde konaklama imkanı da sunuluyor. Tabi en önemli deneyim mutfak.
Sezon başında gittiğim için bazı şeylerin biraz oturması gerekiyordu, sezon ortasında tekrar deneyimlemek için kendime bir not da düştüm. Miori’nin Göcek’te daha lüks, premium bir deneyim arayan müşterileri kendine çekeceği de ortada. Fiyatlar Göcek ortalamaları üstünde ama premium işletmelerle paralel.
