Merkez faiz indirse de size faydası yok
Ekonomik koşulların sıklıkla değişmesi yatırımcının da sürekli yeni kararlar vermesini gerektiriyor. Yatırımcı deyince bir üretim tesisine yatırım yapan şirket sahibini de anlayabilirsiniz, elinde değerlendirmesi gereken fazla tasarrufu olan bireysel ya da kurumsal yatırımcıyı da anlayabilirsiniz.
Bu iki grup için de ekonomik belirsizlikler problem yaratırken ben bu yazıda ikinci gruptan bahsedeceğim.
Türkiye’nin şöyle yakın ekonomik geçmişine (5 yıl) baktığımızda durumu bir kelimeyle adlandırmaya çalışsak herhalde “Savrulma” kelimesi doğru olurdu. Elimizde olmayan şartların dayattığı bir savrulmadan bahsetmiyorum. Yoksa tabii ki bu süreç içerisinde hem ülkemiz hem de dünya çapında birçok büyük olay yaşandı.
Bunların birçoğunun da ülkemiz üzerinde ekonomik etkileri oldu ve olmaya devam ediyor. Covid19’dan, Rusya – Ukrayna Savaşı’na, Ortadoğu’daki savaşlara kadar birçok büyük olay yaşandı. Fakat bu olaylar dünyanın bütün ülkeleri için mevcuttu ama neredeyse hiçbir ülkenin ekonomi politikalarında bizimki kadar bir savrulma görülmedi.
Yatırım ortamının hali
Hal böyle olunca da yatırımcının her seferinde değişen koşullara uyum sağlaması gerekti. Maalesef bu söylendiği kadar kolay gerçekleşen bir durum değil. 2021 yılı ikinci yarısından başlamak üzere 2023’ün ilk yarısına kadar derin negatif faiz politikası, Merkez Bankası’nın döviz piyasasında sürekli bir oyuncu olarak yer alması, makro ihtiyati önemler ve KKM uygulaması alınan finansal kararların ve bu alandaki gelişmelerin temel belirleyicileriydi.
Bu politikaların da yatırım enstrümanları üzerinde büyük etkileri oldu. TL mevduat cazip bir yatırım aracı olmaktan çıktı, enflasyona karşı korunmak için alınabilecek ne kadar varlık varsa hepsinin fiyatları TL cinsinden yükseldi. Bunlar arasında konut, oto, hammadde, döviz, altını rahatlıkla sayabiliriz. Bir de bunun yanında son derece düşük faizlerle rahat borçlanma imkanı ve şirketlerin de bu politikadan nemalanmaları borsamızı uçurdu.
Yeni dünyada yatırım
Şimdi işler değişti. Bir süredir değiştiğini ve bu değişimin uzunca süreceğini yazıp çiziyoruz. Bu değişime ancak 31 Mart yerel seçimlerinden sonra ikna olunmuş gibi gözüküyor. Seçim öncesi hafta yurt içi yerleşiklerin yüklü miktarlardaki döviz alışları da bunun en büyük göstergesi. Yeni dünyamızda faizli enstrümanlar çok ciddi bir alternatif haline geldi. Faizin her türlü yatırım enstrümanı üzerinde ne büyük bir etkisinin olduğu bir kez daha yaşanarak görülmüş oldu.
Merkez Bankası bu ay yine faizlere dokunmadı. Politika faizi %50 seviyesinde sabit kaldı. Hatta piyasada gecelik faizler bu seviyenin altına geldiğinde Merkez Bankası gerekli araçlarını kullanarak bu faizin %50’ye yakınsaması için elinden geleni yapıyor. Ayrıca bunu yapmaya devam edeceğini açıkça belirtiyor. Dolayısıyla yüksek faizin sebep olduğu değişen yatırım koşulları bir süre daha bizimle kalacakmış gibi gözüküyor.
Şöyle bir yanlış anlaşılma olduğunu görüyorum. Merkez Bankası’nın faizleri düşürmeye başladığı zaman Türkiye’de finansal koşullarının nispeten rahatlayacağına ilişkin bir beklenti var. Bu doğru bir beklenti değil. Merkez Bankası düşen enflasyona (düşerse) kendini uyumlandıracak. Diyelim ki enflasyon beklentileri şu anda aylık %2.5.
Bu da yıllık önümüzdeki dönemde yaklaşık %34.5’lik bir enflasyona tekabül eder. Aylık enflasyonun ortalama %2’ye gelmesi, yıllık beklentiyi de %26.8’e düşürür. Enflasyonun böyle bir patikaya oturduğuna ikna olan Merkez Bankası’nın 10 puana yakın faiz indiriminde bulunması ve politika faizini %50’den %40’a getirmesi nominal olarak bir faiz indirimi olsa da reel anlamda bir indirim olmadığı alamına gelir. Yani finansal koşullar hala sıkı devam eder.
Hala yatırım ortamında faizin etkisi bugünkü gibi görülmeye devam eder. Bu da söylemlere bakarsak enflasyon tek hanelere inene kadar devam edecek. Bu sebeple olası faiz inirimlerinin yatırım ortamı için çok büyük değişiklikler getirmeyeceğini hesaba katmak gerekir.