Musk’ın partisi
Ocak ayında birbiriyle en yakın dost olan ve Amerikan siyasetinde yüzyılın ekürisi olarak adlandırılmaya başlayan Donald Trump ve Elon Musk ittifakı malumunuz olduğu üzere çok kısa sürdü. Elon Musk, Trump’ın vergi konusundaki yaklaşımı, elektrikli araçlar hususundaki söylemleri, kısacası aralarındaki ekonomik ve siyasi farkların gitgide gün yüzüne çıkmasından dolayı diyaloglarını koparttı. Çok zaman geçmeden de bu kopuş büyük bir kavgaya dönüştü. Kavga kısa süreliğine de olsa barışa evrilmiş gibi görünse de iki büyük egonun çatışması, Elon Musk'ın yeni parti kuracağını açıklamasıyla beraber yeniden alevlendi.
Öncelikle şunu söyleyelim, Elon Musk bir parti mi kuracak, yoksa bir platform ya da düşünce hareketi mi oluşturacak bunu zaman gösterecek. Amerika'da üçüncü bir parti kurulma tabiri Musk’ın açıklamasıyla beraber bizim dış politika gündemimizde de konuşulmaya başlandı. Musk, Amerika’da eğer bir parti kurarsa bu üçüncü parti değil, kurulmuş onlarca partiden sadece yeni bir tanesi olur. Yani Amerika Birleşik Devletleri’nde sanıldığı gibi Cumhuriyetçi ve Demokrat olmak üzere iki partiden ibaret bir sistem yok. Bunun böyle algılanmasının temel sebebi; Amerikan seçim sisteminden kaynaklı. Amerika'da üçüncü, dördüncü, beşinci partiler tarih boyu her daim aday çıkarmış, seçimler de birden fazla adayla olmuş ama temel iki parti dışında kazanan olmamıştır. Tabii ki Amerika’nın ilk dönemini ve Whig Partisi’ni istisna olarak bir kenara koyuyorum. Çünkü seçim sistemi üçüncü bir partinin ve o partinin adayının sürdürülebilir bir şekilde Amerikan siyasetinde yer etmesine çok imkân tanımaz. Açık söyleyeyim bunun sebebini anlatmak için bir köşe yazısı değil en az bir kitap yazmak gerekir çünkü çok teknik detaylar mevcut. Sadece şu kadarı bilinmeli ki; üçüncü bir parti adayının Amerika’da başkan seçilebilmesi için öncelikle çok büyük para, belli bir zaman Amerika’da neredeyse her eyaletin her seçim bölgesine yayılmış bir teşkilata ihtiyacınız var. Bunun maliyeti Amerika’nın en zengini bile olsanız yıllar içerisinde sürdürülebilirliğini hesapladığımızda çok kolay bir şey değil. Üçüncü partiden en gözde ve flaş adayı çıkarsanız bile seçilmesi neredeyse imkânsız.
Theodore Roosevelt kendi oyu en yüksek olan başkanlardan biriydi
En güzel örneklerden biri Theodore Roosevelt örneğidir. Amerikan tarihinin belki de en popüler ve kendi oyu en fazla olan başkanlarından biri olan ‘TEDDY’ 1904 senesindeki Alton Parker’a karşı büyük farklı kazandığı seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin adayıydı. Seçim sonrası da öncesinde olduğu gibi tarihte eşi benzeri görülmeyecek şekilde partinin üstünde popülaritesi olan bir isimdi. 1908 seçimlerinde aday olmadı ve Amerikan başkanlığına Cumhuriyetçi Parti’nin adayı William Taft seçildi. Bu süreçte Roosevelt, Cumhuriyetçi Parti’yle ters düşmeye başladı ve 1912 seçimlerinde kendi kurmuş olduğu İlerici Parti'nin adayı olarak seçime girdi. Benzersiz bir başarı kazanarak Cumhuriyetçi Parti adayı mevcut Başkan William Taft’dan neredeyse bir milyon fazla oy aldı. Taft, 8 delege oyu alırken, Roosevelt, 88 oyla eşi benzeri olmayan bir başarıya imza attı. Ancak parti içindeki bu bölünme iki adayın oylarının toplamını 7.500.000 popüler oy ve 96 elektoral oy olmasına rağmen seçimi elleriyle 6.300.000 oy alan Woodrow Wilson’a 435 delege ile hediye ettiler. Özetle partisinin oyundan daha çok oy alıp muazzam bir başarıya imza atmasına rağmen, Roosevelt mevcut seçim sisteminden kaynaklı olarak ne kendi İlerici Partisi ne de eski partisi Cumhuriyetçi Parti’ye seçimi kazandırtmış, demokratların ve Willson’ın başkanlığı kazanmasına sebep olmuştur. Bu örnek çok önemlidir. Her baktığımda şunu derim TEDDY yapamadıysa başkası hiç yapamaz.
Gelelim diğer bir örneğe; 1990’lı yılların en önemli siyasi figürlerinden Ross Perot, çok zengin bir iş adamı. Bill Clinton ve George Bush’un seçimlerinde üçüncü aday olarak öne çıktı. Sempatik tavırları, etkileyici hitabeti ile herkesi kendine hayran bırakmasına rağmen başkanlık seçiminde gönüllerin başkanı olmasının ötesine geçemedi. Net bir şekilde söylemek istiyorum yeni bir parti kurup dünyalarca para verseniz de mevcut Amerikan sisteminde Başkan seçebilmeniz halihazırda mümkün değil. Sistemde, halkın yapısı da hala buna müsait değil. Bu arada şu bilgiyi de unutmadan hatırlatalım. Elon Musk bu hareketin her daim lideri olabilir ama hiçbir zaman Başkan adayı olamaz. Amerikan anayasasında yazdığı gibi Amerika Birleşik Devletleri topraklarında doğmayan ve doğal vatandaşlık hakkına sahip olmayan biri Amerikan başkanlığına adaylığını koyamaz. Dolayısıyla Elon Musk, zamanında California Valisi Arnold Schwarzenegger örneğinde de olduğu gibi başkan adaylığını hiçbir zaman koyamaz.
Sadece 540 kişi Florida’da neticeyi belirledi
Peki, bahsettiğimiz bu süreçte madem Musk aday olamayacak, partisinin adayı mevcut sistemden dolayı Başkan seçilemeyecek o zaman bütün bu tantana niye? İşte mesele de tam olarak bu. Yine güzel bir örnekle açıklayalım 2000 senesinde Cumhuriyetçi aday George Bush rakibi Demokrat aday Al Gore. Seçim neticesinde Bush, sadece beş delege farkla Amerikan Başkanı seçiliyor. Bush, ülke çapında Gore’a göre yarım milyondan az oy almasına rağmen beş delege oy farkıyla Başkan seçiliyor. O dönem Florida eyaletinin delege sayısı yirmi beş. Florida’da Gore, Bush’a sadece 540 oy ile kaybediyor. Eğer 540 oyun yarısından bir fazlasını Gore alsa, Amerikan Başkanı Gore olacak ve Bush kaybedecek. Sadece 540 kişi Florida’da neticeyi belirledi. İşte o seçimde herkesin çift parti var sandığı Amerikan sisteminde, Yeşiller Partisi adayı Ralph Nader, Florida’da 97.488, Reformist Parti Adayı Patrick Buchanan Florida’da 17.484 oy alıyor. Liberteryan aday Harry Browne 16.415 oy alıyor. Bu arada diğer tarafta 1000-2000 oy alan dört parti daha var. Onlardan bahsetmiyorum bile. Florida’da 540 kişi farkla Amerikan Başkanı seçilen Bush herhalde diğer partilere minnettardır.
Bu örnek gibi daha birçok örnek verebilirim ama en net ve en çarpıcı örnek bu. Özetlemek gerekirse Elon Musk'ın kurduğu parti, adayı kim olursa olsun Amerika Birleşik Devletleri Başkanı çıkartamaz. Ancak iyi para harcanmış ve stratejik olarak iyi planlanmış bir kampanyanın neticesinde seçimin neticesini ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın kim olacağını çok net bir şekilde etkileyebilir. Trump'ın umurunda olur mu derseniz sanmıyorum. Çünkü son dönemi. Ama unutmayalım ki Trump Junior başta olmak üzere hem Trump ailesinden ve Trump’ın yakın çevresinden, hem de Trump’a muhalif Cumhuriyetçi adaylar içerisinde Musk’ın partisinin yaratacağı denge değişimi ve bunu hangi partiden ne kadar oy götüreceği şimdiden ince ince hesaplanmaya başlandı. Musk; Başkan seçtiremez ama dengeleri sarsabilir.