O Papa bu Papa değil
Perşembe akşamı Vatikan’da bacadan beyaz duman yükseldi ve yeni Papa seçildi. Papalık makamına, Papa XIV. Leo olarak anılacak Robert Francis Prevost seçildi.
Papa seçilir seçilmez bilhassa da bizde “Trump’ın istediği Papa seçildi” manşetleri hemen atılmaya başladı. Bir kere baştan söyleyelim “o Papa bu Papa değil”. Prevost, Amerika’nın Illinois eyaletinde doğmuş, Amerikan vatandaşı olan bir Kardinal. Kardinalliğe 2023 yılında Papa Franciscus tarafından atandı.
Gözler önüne çıkması aslında çok yeni. Papa Franciscus tarafından son dönemlerde çok beğenilen bir isimdi bu yüzden de Papa’nın son döneminde Kardinal atanarak önemli bir göreve getirildi. Ne kadar Amerikan vatandaşı olsa, Amerika doğumlu olsa da meslek hayatının büyük bir kısmını misyoner olarak gittiği Peru’da geçirdi. Saint Augustin Mezhebine mensup olan Prevost, Peru’da uzun yıllar görev yaptı. Nitekim Amerikan vatandaşlığının yanında Peru vatandaşlığı da var. Yani yeni Papa çifte vatandaş.
Dünyada manşetler “ilk Amerikalı Papa” diye atılmaya başlanınca başta Perulular ve diğer Latin Amerikalılar ilk Amerikalıdan ziyade “Franciscus’tan sonra ikinci Latin Amerikalı Papa” diye ayağa kalktılar. Birçok kişiye göre hem görev yaptığı hem de vatandaşı olduğu Perulu tarafı Amerikalı tarafından belki de daha ağır bastığı düşünüldü. En doğru tabirde bulunmak gerekirse Prevost, “ilk Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı, ilk Peru vatandaşı, ilk Kuzey Amerikalı, ikinci Güney Amerikalı Papa” diyerek her şeyiyle eksik bırakmadan söylemiş oluruz.
Trump’ın istediği Papa değil
Yazımın başında da değindiğim gibi Papa’nın Amerikalı olduğu haberi düşünce Trump’ın istediği Papa seçildi diye manşetler atılmıştı. Oysa ki Trump’ın istediği Papa görüş ve duruş bakımından Prevost’la uzaktan yakından fikirleri benzemeyen, New York Başpiskoposu Kardinal Timothy Michael Dolan’dı. Trump başından beri Amerikalı Papa derken New York’lu Dolan’ı kast etmişti. Prevost’un bilhassa göçmen politikaları noktasında Trump’ı eleştirdiği bile olmuştu. Kısaca o Papa bu Papa değil.
Papalık seçimleri, diğer ülke devlet başkan seçimleri gibi değil, herkes bir tahminde bulunuyor, uzman görüşleri alınıyor ama 130’a yakın Kardinal neticede bildiklerini okuyor. İtalyan Kardinal Parolin, Asyalı Kardinal Tagle, Afrikalı Kardinal Turkson en önde olan adaylar olarak gösterilirken yedinci, sekizinci sırada adı geçen Prevost’un seçilmesi bize ne söylüyor? Prevost görüşleri bakımından Papa Franciscus’a çok benziyor. Bu yüzden de liberal ve yenilikçi ağırlıklı Kardinaller Konseyi’nin desteğini alabildi.
Ancak bunun yanında doktorasının Cannon Law yani Kadim Kilise Hukuku üzerine yapmış. Dolayısıyla bu noktada eski Papa’dan daha kuralcı ve eski hukuka bağlı. Bu sebepten de XVI. Benedictus tarzı muhafazakâr kardinallerin de oyunu aldı. Büyük bir Hristiyan nüfusuna sahip Latin Amerika’nın Peru ülkesinin vatandaşı olması, aynı zamanda da Kuzey Amerika’dan ilk Papa olacak olması çifte vatandaşlığından dolayı Prevost’u bir anda diğer adaylardan farklı kıldı. Ve çok da uzun sürmeyen bir seçim neticesinde beyaz duman tüttü ve Papalık makamına 14 Leo ismiyle seçildi.
Franciscus’un politikalarına nispeten daha meyilli
Duruş olarak Papa Franciscus ile Papa Benedictus arasında ama Franciscus’un politikalarına nispeten daha meyilli bir Papa göreceğiz. Kanaatimce eski kilise hukukundaki temel bazı kurallara geri dönüşler sağlanacaktır. Latince ayinlerin tekrar artmasının Papanın ilk alacağı kararlardan biri olacağını düşünüyorum. Fakat bizi asıl ilgilendiren dünya politikasına, savaşlara, göçe, dünyadaki yaşanan hukuksuzluklara Katolik dünyasının liderinin siyasi tutumunun nasıl olacağıdır. İşte bu noktaya baktığımızda karşımızda bir 2. Papa Francis göreceğimiz kanaatindeyim.
XIV. Leo, yaşının yetmişin altında olması nedeniyle muhtemeldir ki uzun yıllar Papalık yapacak ve Katolik dünyasının yenilenen dünya düzenindeki duruşunu da belirleme noktasında dünya siyasetinde son dönemde gördüğümüz iki papadan daha farklı bir role sahip olacaktır.