Papalık
Papalık müessesesi dünya tarihi açısından çok büyük önem taşıyor. Papa'nın ölümüyle beraber başlayan yas ve seçim süreci, önümüzdeki dönemde Vatikan’ın bacalarından tütecek olan muhtemel siyah dumanın ardından gelecek beyaz duman ile neticelenecek. Yeni papa görevine başlayacak.
Bu müessese 19. yüzyıl itibariyle daha farklı bir noktaya evrildi. Tarihsel olarak baktığımızda Hazreti İsa’nın havarilerinden Petrus’un makamı olarak görülen papalık, ilk dönemlerini Roma İmparatorluğu’nun baskısı altında geçirdi. İmparator Konstantin’in Milano fermanıyla birlikte Roma İmparatorluğu’ndaki tüm dinlere özgürlük tanıması sonrası iyice yayılmaya başlayan Hristiyanlık, kısa zamanda Roma İmparatorluğu’nun resmi dini haline geldi.
Roma'nın başkenti İstanbul’a taşındıktan sonra kurulan İstanbul Kilisesi, Roma, Antakya, Kudüs ve İskenderiye kiliseleriyle birlikte beş önemli kiliseden biri haline geldi. Doğu Roma’nın yıkılması sonrası başında bir devlet olmayan papalık makamı, kısa süre sonra Bizans İmparatorluğu’nun hükmü altına girdi. Bu süreç zamanla İstanbul kilisesini güçlendirirken Roma’daki papalık makamını İstanbul etkisinde bıraktı. Kuzeyden gelen güçlerin istilasıyla Lombard etkisine giren papalık askeri ve siyasi olarak zor günler geçiren İstanbul’dan gerekli desteği göremedi.
Papa’nın Şarlman’a taç giydirmesi
Frankların Kralı Kısa Pepin, Papa’nın yardımına koştu ve tarihe Pepin bağışı olarak geçen bölgeyi papalığın himayesine verdi. Artık durum değişmişti Papa’nın Şarlman’a taç giydirmesi ile artık papalık Avrupa’da siyasi olarak daha etkili bir hale geldi. İstanbul ile arası git gide açıldı. Yavaş yavaş beliren İstanbul ve Roma kiliseleri arasındaki inanç farklılıkları, Latin ve Yunan dillerinin iki ayrı kilisenin hakim dili haline gelmesi ve bir tarafın Bizans bir tarafın ise kutsal Roma Germen İmparatorluğu himayesine girmesi iki kiliseyi birbirinden iyice ayrıştırdı.
Bu ayrışma büyük ayrılık adı verilen Ortodoks ve Katolik kiliselerinin ayrılmasıyla sonuçlandı. Artık Vatikan’daki Papalık Katolikleri temsil eden ve neredeyse Avrupa’daki kralların tamamının meşruiyeti için önemli olan bir makam haline geldi. Kısa zamanda Haçlı savaşlarını başlatacak kadar güçlenen Papalık, yaşanan savaşlar vesilesiyle dünya tarihinde yüz binlerce insanın ölümüne sebep olan süreçleri başlattı.
Napolyon tacı kendi giydi
Napolyon'un Papa’nın elinden tacı alıp kendi giymesi, Fransız ihtilâli, Protestanlık hareketinin başlamasıyla beraber papalık makamı git gide güç kaybetti. Son olarak İtalya’nın birlik mücadelesi sırasında Garibaldi ve İtalyan milliyetçilerin verdiği çabalarla birleşen İtalya, son olarak Roma’daki papalık devletinin topraklarını alarak papalığı Vatikan’dan ibaret bir konuma getirdi. Sanılmasın ki bu coğrafi küçülme papalığın etkisini azalttı.
Protestanlık ve Ortodoksluk’a oranla tamamıyla emir komuta zinciriyle yönetilen Katolik Kilisesi, diğerlerinden çok daha farklı bir yönetim modeline dönüştü. Papalık makamı sadece bir meydana ve bir kiliseye hapsolmuş gibi görünse de dünya çapında bir milyardan fazla insanın dini inancına ve hatta siyasi bakışına yön veren bir noktaya geldi.
Nasıl bir Papa göreve gelecek?
İşte bu yüzden görevinden altı yüz yıl sonra istifa eden bir papayla karşılaştık. Papa Benedict bu makamdan neredeyse altı yüz sene sonra istifa eden ilk kişi oldu. Daha muhafazakâr ve gelenekçi bir papaydı. Yerine gelen Francis, Cizvit mezhebine mensup ama herkesi kucaklayan ve daha liberal görüşlere sahip bir papaydı. Şunu da hatırlayalım ki Benedict’in seçildiği seçimde Francis neredeyse papa seçiliyordu. Bu da tarihsel olarak gelişen ve değişen papalık makamının son dönemlerde daha reformcu, daha liberal ve daha yeni açılımlara ihtiyaç duyan bir makam haline getirdi.
Bugünlerde yapılan seçim ve neticesi aslında Katolik dünyasının ve papalık makamının bundan sonraki yıllara nasıl bakacağı ile alakalı Francis’in açılımlarını destek veren daha yenilikçi bir papa mı seçilecek, yoksa Benedictus tarzı daha gelenekçi bir papayla mı Vatikan yoluna devam edecek. Tarih farklı dönemlerde önümüze farklı şeyler çıkarır. Ancak şu bir gerçek ki bu seçim tarihteki birçok papalık seçiminden farklı Katolik dünyasının ve dünya siyasetinin geleceği açısından çok daha önemli tarihi bir dönüm noktası olacaktır.