Sanayide katma değerli üretim ve yüksek teknoloji, neden, nasıl, çözüm?
Küresel ekonomide son otuz yılda en önemli fark yaratan unsurlardan biri yüksek teknolojili üretim olmuştur. Yüksek teknolojiye dayalı sanayi, yalnızca katma değeri yüksek ürün ihracatı ile ekonomik büyümeyi hızlandırmakla kalmamış, aynı zamanda istihdam kalitesini artırmış, küresel rekabet gücünü de belirlemiştir.
Türkiye açısından bakıldığında ise, 2025 itibariyle sanayide önemli bir üretim kapasitesine sahip olunmasına rağmen yüksek teknolojili üretim ve katma değerli ihracat konusunda ciddi yapısal sorunlar mevcuttur. Bu makale Türkiye’nin mevcut durumunu rakamsal verilerle analiz ederek, nedenlerini ortaya koyacak ve çözüm önerilerini kapsamlı bir şekilde tartışacaktır.
Türkiye’nin mevcut durumu (durum tespiti)
Türkiye ekonomisi 2024-2025 döneminde yaklaşık 1 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmıştır. Ancak Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde sanayinin payı %22 düzeyinde kalırken hizmetler sektörü %60’ı aşmıştır. Bu durum üretim yapısında katma değeri düşük hizmet ağırlığının arttığını göstermektedir. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin 2024 ihracatında otomotiv, tekstil, hazır giyim ve gıda ilk sıralarda yer almıştır. Bu sektörlerin ortak özelliği ise düşük ve orta teknoloji yoğunluğuna sahip olmalarıdır.
Yüksek teknoloji ihracatının toplam ihracat içindeki payı yalnızca %3 seviyesindedir. Karşılaştırma yapıldığında, Güney Kore’de bu oran %25, Çin’de %30, Almanya’da ise %15’tir. Türkiye bu anlamda dünya liginde düşük teknolojiye sıkışmış bir üretim yapısına sahiptir. Türkiye İhracatçılar Meclisi verileri, 2025’in ilk yarısında 130 milyar dolarlık ihracatın yalnızca 4 milyar dolarlık kısmının yüksek teknoloji ürünlerinden oluştuğunu göstermektedir.
Ar-Ge harcamaları açısından bakıldığında ise Türkiye’nin GSYH içindeki payı %1,4 seviyesindedir. OECD ortalamasının %2,7, Güney Kore’nin %4,5 ve İsrail’in %5’in üzerinde olduğu düşünüldüğünde bu rakam yetersizdir. Patent başvurularında da Türkiye, yıllık yaklaşık 8.000 başvuru ile düşük bir seviyede kalırken, Güney Kore aynı nüfusla 200.000’in üzerinde başvuru yapmaktadır.
Katma değerli üretimin önündeki engeller (nedenler)
Türkiye’nin yüksek teknolojili üretim yapamamasının birçok yapısal nedeni bulunmaktadır. Bunları eğitim ve insan sermayesi, Ar-Ge ekosistemi, sanayi politikaları, finansmana erişim, kurumsal altyapı ve küresel değer zincirlerine eklemlenme başlıkları altında incelemek mümkündür.
1 Eğitim ve insan sermayesi
Türkiye’de eğitim sistemi uzun yıllardır eleştirilmekte olup, özellikle STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanlarında mezun sayısı yetersizdir. Mesleki eğitim sanayi ile uyumlu değildir. Beyin göçü ciddi boyutlara ulaşmış, TÜİK verilerine göre 2023 yılında 100.000’in üzerinde yüksek nitelikli genç yurtdışına gitmiştir.
2 Ar-Ge ve inovasyon ekosistemi
Türkiye’de özel sektör Ar-Ge yatırımları toplamın %60’ını oluştursa da, bu yatırımlar daha çok ürün geliştirme ve adaptasyona yöneliktir. Yüksek riskli inovatif projelere kaynak ayrılmamaktadır. Risk sermayesi piyasası küçüktür ve girişimlerin büyümesi için gerekli fonlama kanalları gelişmemiştir.
3 Sanayi politikaları ve teşvikler
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilen teşviklerin önemli bir kısmı düşük ve orta teknolojili sektörlere yönelmektedir. Bu da yüksek teknoloji yatırımlarını geri planda bırakmaktadır. İhracat, ucuz işgücü avantajına dayalıdır.
4 Finansmana erişim
2024-2025 döneminde faiz oranlarının %50 civarında seyretmesi, uzun vadeli yatırım yapma iştahını düşürmüştür. KOBİ’lerin finansmana erişimi zorlaşmış, teknoloji yatırımları ertelenmiştir.
5 Kurumsal ve hukuksal altyapı
Fikri mülkiyet haklarının korunmasındaki eksiklik, yabancı yatırımcıların Türkiye’de Ar-Ge merkezi kurma iştahını azaltmaktadır. Hukukun üstünlüğü ve öngörülebilirlik zayıftır.
6 Küresel değer zincirlerine eklemlenme sorunları
Türkiye küresel değer zincirlerinde daha çok düşük katma değerli halkalarda yer almakta, montaj ve yarı mamul üretimi ile sınırlı kalmaktadır.
Çözüm yolları ve politika önerileri
Türkiye’nin katma değerli üretim kapasitesini artırabilmesi için köklü yapısal reformlara ihtiyacı vardır. Bu reformlar eğitim, Ar-Ge, sanayi politikaları, finansman, kurumsal altyapı ve uluslararası entegrasyon başlıklarında özetlenebilir.
1 Eğitim reformu ve insan kaynağı
Uygulamalı, sorgulamacı ve sektörel ihtiyaçlara odaklı müfredatın güçlendirilmesi, mesleki eğitim ile sanayi entegrasyonunun artırılması, nitelikli insan kaynağının yurtdışına göç etmesinin engellenmesi gereklidir.
2 Ar-Ge ve inovasyon politikaları
Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payının %3’e çıkarılması, üniversite-sanayi işbirliğinin artırılması, teknoparkların etkinliğinin geliştirilmesi öncelikli hedef olmalıdır.
3 Sanayi politikaları
Stratejik sektörler belirlenerek (savunma, biyoteknoloji, yazılım, yeşil enerji, yapay zekâ) odaklı yatırımlar yapılmalıdır. Teşviklerin katma değeri yüksek yatırımlara yönelmesi sağlanmalıdır.
4 Finansman modelleri
Risk sermayesi fonlarının artırılması, teknoloji girişimlerine kamu bankaları aracılığıyla uzun vadeli kredi sağlanması önemlidir.
5 Kurumsal reformlar
Hukukun üstünlüğü ve öngörülebilirliğin güçlendirilmesi, fikri mülkiyet haklarının etkin korunması yatırımcı güvenini artıracaktır.
6 Uluslararası entegrasyon
Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum, AB ve Asya pazarlarına yüksek teknoloji odaklı ihracat stratejileri geliştirilmelidir.
Sonuç
Türkiye, katma değeri düşük üretim yapısından sıyrılarak yüksek teknolojiye dayalı üretim modeline geçmek zorundadır. Aksi takdirde orta gelir tuzağı kalıcı hale gelecek, ekonomik kırılganlıklar artacaktır. Doğru eğitim, Ar-Ge ve sanayi politikaları ile Türkiye önümüzdeki 10 yıl içinde yüksek teknoloji ihracat payını %3’ten %10’un üzerine çıkarmalıdır.
SON SÖZLER: "Yalnızca kültürlü insanlar öğrenmeyi sever, cahiller ders vermeyi tercih eder” Albert Camus
“Güneş batarken uzayan gölgene bakıp kendini büyük adam zannetme” Pisagor
“Çarpık ağaç kendi hayatını yaşar, doğru ağaç ise tahtaya dönüştürülür” Çin Atasözü


