Stopaj ve yapılandırma üstünden sisteme ince ayar
Türkiye’deki finansal sistemin büyük kısmı bankacılık üzerinden geçiyor. Yavaş yavaş son yıllarda özellikle fonlarla birlikte sermaye piyasaları da pay almaya başladı. Yine de kamu otoritesi piyasaları ilgilendirecek bir makro ekonomik karar almak istediğinde bankacılık sistemini kullanıyor. Bu hafta da benzer gelişmeler yaşandı.
Bir taraftan vadeli mevduattan ve yatırım fonlarından alınan stopaj oranı 2-3 puan kadar yükseltildi, diğer taraftan da kredi kartları, kredili mevduat hesabı ve bireysel kredilere yeniden yapılandırma imkanı getirildi, daha doğru bir ifadeyle önceki yapılandırmanın kapsamı genişletildi.
Vatandaşa bir süre nefes
Kredi kartları için gerçekleştirilecek yapılandırmada en yüksek oran Merkez Bankası’nın referans faizi olarak belirlendi. Bu da %3.11. KKDF ve BSMV’yi de hesaba kattığımızda aylık faiz %4.04’e geliyor. Mevcut durumda her ay daha yüksek bir gecikme faizi ödeyen vatandaşlarımızın en azından bir süre nefes alabilmeleri için bir fırsat olarak görülebilir. Bu tür yapılandırmaların gündeme gelmesi makro ekonomik anlamda işlerin ne kadar kötü gittiğinin de bir göstergesidir. Maalesef son yıllarda uygulanan istikrar programından en çok zarar görenler sabit ücretli çalışanlar ve emekliler oldu.
Diğer taraftan önümüzdeki dönemde şirketler için de benzer bir kolaylık sağlanırsa şaşırmamak gerekir. Zira orada da işler pekiyi gitmiyor.
Kaynak dağılımını da biz yaparız
Mevduat ve yatırım fonlarındaki stopaj artışıysa biraz “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedirtti. Malum ekonomi yönetiminin en büyük kabusu Türkiye’deki yerleşik vatandaşların dövize yönelmesi. Geçen hafta bu konuyu bu köşede detaylarıyla ele alıp bu yönelimin son dönemde yatırım fonları üzerinden gerçekleştiğini belirtmiştim. Önümüzdeki hafta Perşembe Merkez Bankası’nın PPK toplantısı var. Bu toplantıda bir faiz indiriminin gerçekleşmesine kesin gözüyle bakılıyor. Ne kadarlık indirim olacağıysa muamma. 200 bps ile 350 bps arasında beklentiler konsolide olmuş durumda.
Bir taraftan faiz indirimi yaparken diğer taraftan da TL ürünlerin cazibesini azaltacak bir stopaj artırım kararı kısa süreli bir şoka sebep oldu. Burada bir yeniden dağıtım mekanizması söz konusu. Faiz indirirseniz de mevduat sahibinin eline geçen net faiz düşer, vergiyi artırırsanız da mevduat sahibinin eline geçen net faiz düşer.
Fakat faiz inerse bu aynı zamanda kredi kullanacak şirketlerin ve bireylerin de faizlerinin inmesi anlamına gelir ki mekanizma burada kredi kullananlar lehine çalışır. Ama vergi artırarak net faizi düşürürseniz mekanizma bu sefer Hazine’nin lehine çalışır. Belli ki ekonomi yönetimi kaynakları tek elde toplayalım, gerekirse uygun gördüklerimize düşük faizli kredi kullandırımını sağlayıp kaynak dağıtımını biz yönetiriz demiş. Diğer taraftan 2.5 puanlık stopaj artırımının da son olup olmadığı kesin değil.
Daha az savrulma gerekli
Biliyorsunuz sıfır vergi oranlarından buralara geldik. Yani önceki dönemde yukarıda bahsettiğim mekanizma tamamen tersine çalışıyordu. Aslına bakarsanız en büyük sorunlarımızdan biri de bu.
Çok kısa aralıklarla politikaların çok keskin şekilde değişmesi. Bu da yakın dönemde yine oraya dönülür mü sorusunu beraberinde getiriyor. Bu sadece bizim sorunumuz değil Trump’ın ABD’sinde de benzer sorunlar var.
Trump’ın her açıklamasında Powell’ı yerden yere vurması piyasaların çok alışık olduğu bir üslup değil. Şimdilik o cephede sular durgun ama bizde de birçok aktörün beklentisi siyaset-merkez bankası çatışmasının günün birinde tekrar gün yüzüne çıkacağı şeklinde. Bu da ister istemez mevcut durum üzerinde bir istikrarsızlık yaratıyor.