Suriye’nin gıda güvencesi: Türkiye’nin milli güvenliği

Bereketli topraklarda ancak zor bir coğ­rafyada yaşıyoruz. Ortadoğu, küresel güçlerin sürekli oyunlarına sahne olan bir bölge. Güneyimizdeki bir sorunla boğuşur­ken doğumuzda bir başka oldu bittiye hazır olmak zorundayız.

Ayağa kalkmaya çalışan Suriye

Göç İdaresi Başkanlığı’nın verilerine gö­re, son on yılda 1 milyon 151 bin Suriyeli gönüllü olarak ülkesine döndü. Şara hükü­metinin kurulmasından sonra bu dönüşle­re 400 bin kişi daha eklendi. Böylece Türki­ye’de geçici koruma altındaki Suriyeli sayısı 2 milyon 543 bine gerilemiş oldu.

Yaklaşık 400 yıl Osmanlı egemenliğin­de olan Suriye’de Arap çoğunluğun yanı sı­ra Türkmenler, Kürtler ve diğer azınlıklar da bulunuyor. 20 milyon nüfusu, 185 bin kilo­metrekarelik yüzölçümü ve tarım ile enerji potansiyeliyle Suriye, stratejik önemi yük­sek bir ülke. Yeraltı su kaynaklarının azal­ması, sulama başta olmak üzere tarımsal alt­yapısının büyük ölçüde savaşta yok edilmesi nedeniyle tarım ve gıdada çözüm bekleyen büyük sorunları mevcut. Aslında Suriye’nin sorunu, bizim de sorunumuz demek. Çünkü güçlü, üretken ve istikrarlı bir Suriye hem kardeşlik hukuku hem de iyi komşuluk açı­sından Türkiye’nin lehinedir.

Yumuşak gücün yeni katmanı: Tarım diplomasisi

Tarihten gelen dini ve kültürel bağla­rın yanı sıra, savaş döneminde oluşan en­sar-muhacir ilişkisi, Türkiye’de doğan yeni nesil Suriyelilerin Türkçe eğitim almaları ve dilimizi ana dilleri gibi konuşabilmeleri, ülkemizin sahip olduğu önemli bir yumuşak güç. Bu ilişkiler yalnızca Türkiye’de değil, Suriye’de de sürdürülmeli.

Özellikle tarımsal üretim, gıda sanayi ve ticari ilişkiler bağlamında yapılabilecek çok şey var. “Tarım diplomasisi” olarak ifade edebileceğimiz bu alan; dil, din ve tarih bağ­larından gelen yumuşak gücün üzerine yeni ve somut bir katman ekleyecektir.

Güvenlik sofrada başlar

Türkiye ve Suriye’nin tarım ve gıda ala­nında yapabilecekleri konusunda bir yol ha­ritasına ihtiyaç var. Bunun için her iki ülke paydaşlarının bir araya geleceği ortak çalış­taylar düzenlenmeli, acil eylem planları ha­zırlanmalı. Türkiye olarak tarım ateşesi ata­ması acilen yapılmalı.

Geçtiğimiz haftalarda Gaziantep Ticaret Odası ile Halep Ticaret Odası arasında im­zalanan iş birliği protokolü bu açıdan önem­li bir adım. Benzer iş birliklerinin özellikle tarımsal üretim, işleme ve pazarlama alan­larında da yapılması gerekiyor.

Dünyanın en büyük tarım işletmesi olan Ceylanpınar TİGEM, özellikle Halep Bölge­si’nden başlayarak üretim girdileri ve tek­nikleri konusunda destek sağlayabilir.

2000’li yılların başında Suriye’nin kuze­yinde; Konya’da bugün yaşanan yeraltı su­yu sorununun bir benzeri daha ağır bir şe­kilde yaşanmıştı. Bizden farklı olarak, Su­riye’de enerji daha ucuz olduğundan yeraltı suyu aşırı kullanılmış ve kısa zamanda tüke­tilmişti. Öncelikle Suriye’nin gerek yeraltı su kullanımı ve gerekse yerüstü sulama alt­yapısının yeniden tesisi için DSİ’nin desteği gerekiyor. Bakan Yumaklı’nın açıklamasına göre tarımsal altyapıda yüzde 66 hasar söz konusu. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, Suriye’nin tarım envanterinin çıkartılması ve ülkemizdekine benzer bir tarımsal üre­tim planlamasının hayata geçirilmesi için görev üstlenebilir. Tarıma dayalı sanayi, de­polama ve lojistik alanlarında da Suriye’nin altyapısı hızlı bir şekilde oluşturulmalı.

Suriye için en acil konu gıda güvencesidir. Bu açıdan tahıl ve baklagil üretimi ilk sırada geliyor. Sebze ve meyve üretimi ile hayvan­cılık hem beslenme hem de işlenerek kat­ma değer sağlama ve ihraç potansiyeli ola­rak değerlendirilmeli. Ezcümle; Suriye’nin gıda güvencesi, yalnızca insani bir görev de­ğil, Türkiye’nin milli güvenliği açısından da stratejik önemde. Çünkü güvenlik, sınırla­rın ötesinde sofrada başlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar