Taşa, demire yatırdık; üretime para bırakmadık…
Tüm programların başarısı üretime bağlı…
“Yüksek” açıklardan enflasyona, “düşük” yatırımlardan alım gücüne; “tüm sorunların” çözümü de…
***
Dün İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın,
“Sanayici, 2024’te kazandığı paranın neredeyse tamamını finansman giderlerine (borç faizine) ayırdı…” (Yüzde 97’ye yaklaştı)/(2025 daha da sıkıntılı) cümlesi…
Açıklaması:
Olan parayı taşa, demire harcadık…
Yetmedi:
Borçlandık… Borcu borçla çevirmeye çalıştık…
Sonuç:
Sanayiye, toprağa “yani üretime” para bırakmadık…
Onun da sonucu:
Borçlanmanın maliyetini artırdık…
***
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan ekledi:
“Ekonomiyi rasyonel politikalardan uzaklaştırdık…
Sonucunda bunları yaşadık…”
VELHASIL
Nedir rasyonellik?
En basit anlatımla: Eldeki kaynaklarla kalkınma/refah getirecek yatırımlara odaklanmalıydık…
Üreticinin maliyetlerini düşürecek, kalkınmayı hızlandıracak altyapı (demiryolu, denizyolu, liman/sanayi bağlantıları, depolar, nitelikli eğitim (vb)…) yatırımları yapmalıydık…
Üretenin geliştirebileceği, yabancı ile rekabet edebileceği, kazanacağı, dolayısıyla “genel bütçeye/ çevresine/ekosisteme” kazandıracağı bir yapı oluşturulmalıydık…
***
Ne yaptık?
80’lerden buyana, “Kalkınmadan büyümeyi hızlandıracak”, “kaynak israfını ve borcu artıracak” otoban, kaldırım (vb) yapımına odaklandık… Ve sermayesiz, yüksek borçla kaldık…