TCMB faiz kararı öncesinde piyasaların nabzı: Faiz indirimi ekonomiyi nasıl etkiler?
Karar süreci, beklentiler ve kısa vadeli etkiler
Temmuz 2025’e girerken Türkiye ekonomisinin en çok odaklandığı konulardan biri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Perşembe günü açıklayacağı faiz kararıdır. 2024 yılından itibaren uygulanan sıkı para politikalarının ardından, enflasyon oranlarının gerilemesi ve makroekonomik dengelerin kısmen iyileşmesiyle birlikte, ilk kez faiz indirimi gündeme gelmiştir. Bu karar sadece finansal piyasaları değil, reel sektörü, tüketicileri ve kamu maliyesini de yakından ilgilendirmektedir.
1-Türkiye’de para politikası geçmişine kısa bakış: 2023 ortalarında zirve yapan enflasyon oranları karşısında TCMB, politika faizini %50 seviyesine kadar yükseltti. Bu yüksek faiz oranları, kredi daralmasına, iç talepte yavaşlamaya ve yatırım iştahında düşüşe neden oldu. Ancak 2025’e gelindiğinde yıllık TÜFE enflasyonu %35 seviyelerine geriledi. Bu iyileşme ile birlikte, parasal sıkılaştırmanın bir kısmının geri alınması gerektiği yönünde tartışmalar başladı.
2- Piyasa beklentileri ve faiz kararı öncesi göstergeler: Reuters ve Bloomberg gibi kuruluşların yayımladığı piyasa anketlerine göre, ekonomistlerin büyük bölümü TCMB'nin 250 baz puanlık bir indirime gideceğini ve politika faizinin %46,00 seviyesine çekileceğini öngörüyor. Aynı zamanda kurumsal yatırımcılar, mevduat sahipleri ve sanayi çevreleri de kararın zamanlamasını ve dozajını yakından takip etmektedir. Reel sektör için kredilere erişim zorluğu, bu karara olan ilgiyi daha da artırmaktadır.
3 Olası faiz indiriminin ekonomiye etkileri:
-3.1. Tüketici kredileri ve iç talep: Faiz indirimi, kredi kartı, taşıt ve ihtiyaç kredisi faizlerini aşağı çekerek iç talepte canlanma yaratabilir. Ancak bu canlanma, enflasyona yeniden ivme kazandırma riski de taşıyor. Özellikle taksitli alışveriş ve perakende sektöründeki harcama eğilimleri dikkatle izlenmeli.
-3.2. Konut ve ticari kredi kanalları: Yatırım amaçlı kredilerde faiz indirimi, konut ve sanayi sektöründe yeni projelerin başlamasını teşvik edebilir. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ’ler) için bu, hayati önem taşımaktadır. Aynı zamanda bankaların kredi verme iştahı da artabilir.
-3.3. Döviz kuru ve yabancı sermaye: Düşen faiz oranları, TL’nin getirisini azaltarak döviz talebini artırabilir. Bu durum kurda yukarı yönlü bir baskı yaratabilir. Ancak beklentiye paralel bir karar alınması, piyasada sarsıntı yaratmadan sürecin yönetilmesini sağlayabilir. Portföy yatırımcılarının tepkisi ise kararın gerekçelendirilme biçimine göre şekillenebilir.
4 Faiz indiriminin reel sektöre olası yansımaları:
-4.1. Sanayi ve imalat sektörü: Finansman maliyetlerindeki düşüş, yatırım kararlarını hızlandırabilir. Özellikle enerji ve hammadde bağımlılığı yüksek olan firmalar, kur riskine karşı korunma stratejilerini güçlendirmelidir. Ayrıca iç talebin canlanması, üretim hacmini artırma potansiyeli taşır.
-4.2. Hizmet sektörü ve tüketim harcamaları: Turizm, perakende ve ulaştırma sektörlerinde talep artışı yaşanabilir. Ancak bu durumun maliyet baskılarını artırmaması için arz yönlü tedbirler alınmalıdır. Nitelikli hizmet sunumunun devamı, fiyat-kalite dengesine bağlı olacaktır.
Orta vadeli senaryolar, riskler ve stratejik öneriler
1- Enflasyon hedeflemesi açısından riskler: TCMB'nin faiz indirimine gitmesi, orta vadeli enflasyon hedeflemesi açısından önemli bir sınavdır. Eğer faiz indirimi, talep canlanmasını kontrolsüz biçimde tetiklerse, yıl sonu enflasyon hedefleri sapabilir. Bu da Merkez Bankası'nın kredibilitesine zarar verebilir. Öte yandan, kontrollü bir parasal gevşeme süreci, beklentilerin iyi yönetilmesi halinde büyümeye katkı sağlayabilir.
2- Siyasi ve küresel gelişmelerin etkisi: Orta Doğu’daki jeopolitik gerilim, enerji fiyatları ve ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz politikası gibi dışsal faktörler, TCMB’nin kararlarını sınırlayıcı etkide bulunabilir. Ayrıca Türkiye’deki iç siyasi iklim, kamu maliyesi dengeleri ve seçime yönelik pozisyonlanmalar da Merkez Bankası’nın bağımsızlığı açısından belirleyici olabilir.
3- Alternatif senaryolar: faiz sabit kalırsa ne olur?: TCMB faizleri sabit tutarsa, piyasalar bunu ihtiyatlı bir yaklaşım olarak okuyabilir. Ancak iç talebin daha da zayıflaması ve yatırımcıların motivasyon kaybı riski doğabilir. Bu durumda, Merkez Bankası'nın faiz kararını sözlü yönlendirmeyle dengelemesi gerekecektir.
4- Uluslararası karşılaştırmalar ve Türkiye’nin konumu: Polonya, Brezilya ve Endonezya gibi gelişmekte olan ülkelerde de enflasyonun düşmesiyle birlikte faiz indirimleri gündeme gelmiştir. Ancak bu ülkeler, finansal istikrarı önceleyen, kademeli ve veriye dayalı faiz indirimi stratejileri izlemektedir. Türkiye'nin bu süreçteki başarısı, sadece faiz indirimi değil, aynı zamanda yapısal reform adımlarının da hızlanmasına bağlı olacaktır.
5- Firma ve yatırımcılar için stratejik tavsiyeler:
-İşletmeler kısa vadeli nakit akışlarını faiz düşüşü beklentisine göre yeniden düzenlemelidir.
-Kredi fırsatları genişleyebilir; ancak kur riski ve tedarik zinciri kırılganlıkları da göz önüne alınmalıdır.
-Reel sektör oyuncuları, yatırım projeleri için kamu desteklerini (KOSGEB, Eximbank vb.) yakından takip etmelidir.
-Yatırımcılar ise hem sabit getirili varlıkların faiz hassasiyetini hem de döviz pozisyonlarını yeniden değerlendirmelidir.
Değerlendirme: Temmuz 2025’te TCMB’nin faiz indirimi kararı, ekonomik dengeyi yeniden kurma sürecinin kritik bir adımı olabilir. Ancak bu adım dikkatle atılmalı; finansal istikrar ile büyüme hedefleri arasında doğru denge kurulmalıdır. Merkez Bankası’nın şeffaflığı, öngörülebilirliği ve piyasa ile iletişimi, bu sürecin başarısını belirleyecektir.
Bu bağlamda firmalar; faiz kararlarının getirdiği fırsatları değerlendirmeli, ancak mali risklere karşı da önceden pozisyon almalıdır. Orta vadede başarının anahtarı, sadece doğru finansman politikası değil, aynı zamanda güçlü risk yönetimi ve stratejik planlama olacaktır.
Son sözler: “Adaletsizliğin en büyüğü adil olmayıp, adil gibi görünmektedir” Platon
“Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk” Victor Hugo