TL’ye talep, “yüksek faiz” nedeniyle değil; “teknoloji/mal/hizmet alımı” nedeniyle artmalı…
“Eskisi kadar olmasa da, TL değerlenmesi görebilirsiniz…”
Ve…
“Pek kayda geçmeyecek oranda TL değersizleşmesi de görebilirsiniz…”
Ve…
“Ama…
Para politikası sıkılığı, yerel para cinsi olan varlıklara cazibeyi koruduğu sürece, bunların hiçbiri problem teşkil etmeyecektir…”
***
“Zaten rezerv akümülasyonu da, ya yurt dışından gelecek akımlarla, ya da yurt içinde TL tarafına dönüşten olacak…”
Ve…
“Biz politika duruşumuzu gerekli yerde (sıkı) tuttuğumuz takdirde herhangi bir problem çekeceğimizi düşünmüyoruz.”
***
Bu cümleler T.C.Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’a ait…
***
Teknoloji geliştirme, verimlilik olmayınca…
Sonucunda:
Talep edilen ürünlerin (Et, yağ, şeker, mısır gibi temel gıda maddeleri de dahil) arzında eksiklik yaşanınca…
Sonucunda:
İthalat ve döviz açığı artınca…
Sonucunda:
Döviz (borç) bulabilmek için “yüksek faiz” verme zorunda kalınınca…
Sonucunda:
Tüm sorumluluk para politikasında ve dolayısıyla Merkez Bankası’nın sırtında olunca…
***
Sonuç:
MB, sıkı para politikasına devam etmek zorunda…
VELHASIL
TL’ye talep…
Sıkı para politikası, yani “yüksek faiz” nedeniyle artıyor…
***
Oysa TL’ye talep…
Ürettiğimiz mal ve hizmetin, yerli ve yabancı tarafından talep görmesi nedeniyle artmalıydı…
“Döviz açığını kapatacak”, hatta “döviz fazlası verdirecek”, “borçlanmayı önleyip, faizleri düşürecek” tek yol bu…
***
MB Başkanı Fatih Karahan’ın:
“Atıl işgücündeki artışın, yapısal sorunlardan kaynaklandığını düşünüyoruz.” şeklinde, “işsizliğin nedeni” diye gösterdiği adres; üretimsizliğin ve verimsizliğin de adresi.