Türk tarımı başarısını da başarısızlığını da anlatamıyor

Fao’nun ekilebilir tarım arazisi, mera ve çayır alanlarının bir­likte değerlendirildi­ği endeksine göre Tür­kiye, dünyanın 33’ün­cü ekilen tarımsal arazi açısından da 15’inci sı­rada.

Kısıtlı üretim ala­nına rağmen yıllık 137 milyon ton bitkisel ve hayvansal üretim ile ortalama 74 milyar dolarlık tarımsal hasıla el­de eden Türkiye yarattığı değerin farkında mı? Dünyanın 7. büyük tarımsal hasılasına sahip Türkiye yarattığı değeri de performansı da anlatamayacak kadar gergin ve gü­vensiz. Soru şu, Türkiye bu kadar çok üretip bu kadar az değeri nasıl yaratıyor, sorun nerede?

“Bereketli Anadolu” söyleminin gerçeklerle yüzleşmenin önündeki en büyük engel

Türkiye’de tarım tartışmaları, uzun yıllardır romantize edilmiş bir dilin esiri. “Bereketli Anadolu, dört mevsim üretim” gibi ifadeler, tarımı kutsallaştıran Türkiye’nin kültürel bir kör noktasına, gerçe­ği örten bir kamuflaja dönüşmüş durumda. Düşen çiftçi gelirleri, artan çiftçi borçları/girdi fiyatla­rı, tarımsal örgütlülükteki zayıf performans, finansmana erişim problemleri, iklim riskli kayıplar, enflasyon gibi pek çok etmenden ötürü Türk tarımı verimsiz, par­çalı Anadolu topraklarında neyi başardığını dillendiremiyor. Ger­çek tablo bambaşka.

Fao’ya gö­re, tarım topraklarımızın yalnız­ca %3’ü organik madde açısından verimli. Dünya ortalamasında bir kişi, 2 dekar tarım alanının üret­tiği gıdayla beslenebilirken, Tür­kiye’de aynı kişi için 2,8 dekar ge­rekiyor. Farkın nedeni, toprak ve­rimsizliği, girdi bağımlılığı.

Türk tarımı, verimsizlik üzerine kurulu bir bolluk

Nüfus açısından dünyanın 18. büyük ülkesi olan Türkiye, tarım­sal hasılada yedinci sırada olup 2024’te 36,2 milyar dolarlık tarım ve ormancılık ihracatıyla, ilk 20 ihracatçı ülke arasına bile giremi­yor. Dünya Bankası’na göre küresel tarım ticaretindeki payımız, yüz­de 1,5. Nüfusumuz az, üretimimiz çok, ihracatımız da düşük ise so­run nerede. Yozgat’ın, Çorum’un, İç Anadolu’nun geniş bölümleri, yoğun gübre, su ve enerji kullanı­mı olmadan üretim yapamaz halde.

Tarımsal hasılada dünyada 7. sıradaysak ihracatta neden yokuz çok mu yiyoruz?

Agrifin kurucusu Tarım eko­nomisti İbrahim Oğuz hasılamı­za oranla neden ihracatımızın dü­şük olduğunu üç maddeyle özetli­yor. “Kuzey yarımkürenin ilk ve en kaliteli kirazını biz 2 dolara ihraç ederken Özbekistan’ın daha dü­şük kalite kirazı 3,7 dolardan sat­tığı örneğini vererek ihracat bi­rim değerimizin düşük olduğunu. İkinci olarak Türkiye’nin temel­de AB’nin tarım ihracatında ikinci alternatif olarak bir tampon bölge olduğunu, eğer bir ürün AB’de var­sa Türkiye’den almadığını, üçün­cü olarak da ihracatta değeri dü­şük un, dökme yağ, fındık, işlen­memiş görece az değerli ürünlerin ağırlıklı olduğunun altını çiziyor. 2021’de de 44 milyar dolar olan tarımsal yurt içi hasılanın 4 yılda nasıl yüzde 68 büyüyerek 74 mil­yar dolara yükseldiğini soruyor, yoksa doları baskıladığımız için mi dünyada yedinciyiz” diyor.

Hasılada 7’nciyiz, değerde neden yokuz?

Dünyanın en büyük tarım ihra­catçılarına bakıldığında listenin başında ABD, Brezilya, Hollanda, Almanya ve Fransa var. Hollanda, Fransa tarım arazisi açısından ol­dukça yoksullar. Ucuza birincil ta­rım ürünü alıp marka satarak tarı­mın üretiminden değil ticaretin­den değer yaratıyorlar. Gelişmiş ülkeler toprak sağlığı, dijital ta­rım, su yönetimi, karbon azaltımı, azot yönetimi ile performans yö­netirken biz hala sosyal medyanın gönlünü hoş tutmaya çalışıyor. Başarının kaynak yönetiminde ol­duğunu unutuyor, “değer” algısını üretimin büyüklüğüyle ölçüyoruz.

Kendi kendine yetmek mi, kendi kendini tüketmek mi?

Türkiye’nin ihraç ettiği tarım ürünlerinin yüzde 80’inden faz­lası yeraltı suyundan oluşan mavi su ayak izi yüksek ürünler. Kuru­yemişler, AB’nin ithalat kaynaklı su ayak izinin %61’inden sorum­lu, önemli bir bölümü Türkiye’den yapılıyor. Tarım arazisi olmayan ülkeler, kendi kaynaklarını koru­yup “derenin taşıyla elin kuşunu vururken” biz kendi kendine yet­me kavramını yanlış anlayıp elde avuçta ne varsa bugün kullanıyor, yarının kaynaklarının stratejik dengesini kuramıyoruz.

Yeraltı sularımızla, gelişmiş ülkelerin gıda güvenliğini sübvanse ediyoruz

Gıda güvenliği için her şeyi yurt içinde üretmek yetmez. Gıdaya erişecek geliriniz yoksa içerde is­tediğiniz kadar gıda üretin, gıda fi­yatları daha çok üreterek düşmez.

Türkiye kaynaklarına stres yaşatıyor

Türkiye’nin en çok ihraç ettiği ürünler, zeytinyağı, badem, Antep fıstığı, kiraz, incir, kayısı. Tamamı yüksek mavi su ayak izine sahip ürünler. Dünyada mavi su ayak izi en yüksek ülkeler arasında ABD, Hindistan, Pakistan, Türkiye bu­lunuyor. Görece verimsiz Anado­lu topraklarında, bu kadar yüksek su stresiyle, bu denli düşük katma değerli ürün üretmeye gerek var mı? Suudi Arabistan gibi çöl ülke­leri, örtü altı tarım, sınır ötesi ta­rımsal yatırımlar ve stratejik te­darik anlaşmalarıyla gıda güven­cesi stratejileri kuruyor.

Üretim fetişizminin ülke için ne denli riskli olduğunu gösteremiyoruz

Tarımsal Üretimde planlı dö­nem gerçek bir eşik. Ne üretme­liyim, ne kadar üretmeliyim, ne kadar kaynak kullanmalıyım, ne kadar ihracat yapmalıyım, hangi ürünleri yurt içinde üretmeli han­gilerini ithal etmeli gibi soruların somut cevabı, ancak yeterince an­latılamıyor.

Tarım değişiyor ya biz

Türkiye, TÜİK’e göre 2025’de 17 milyon ton tarımsal ürünü­nü iklim kaynaklı kaybetti. Buna rağmen tarım politikaları hâlâ 20. yüzyıl refleksleriyle yürütülüyor. ABD’de Kaliforniya Üniversite­si CRISPR ile azot fiksasyonu ya­pabilen buğday geliştiriliyor. Ja­ponya, Arabistan, Kore gibi ülkeler dikey tarım ve hücresel gıda ya­tırımlarıyla tarımı topraktan ba­ğımsızlaştırıyor. AB, azot ve fosfor kullanımını sert biçimde sınırlı­yor. Toprağı daha az işleyen, bakla­gil ve örtü bitkisi kullanan ülkeler, uzun vadede daha yüksek ekolojik ve ekonomik performans elde edi­yor. Biz tarımın neresindeyiz geç­mişinde mi geleceğinde mi?

Velhasıl, Türkiye tarımı sorun­ları olan, yanlış ölçülen, yanlış an­latılan bir başarı hikâyesinin kah­ramanı. Tarım bitti söylemi de, her şey mükemmel söylemi de gerçeği yansıtmıyor. Muhalefet sloganik saldırılarla meseleyi basitleştiri­yor. Politika yapıcılar, mevcut per­formansı/sorunları gerekleriyle anlatma refleksinden ırak. Tarı­mın paydaşları, küresel tarım ti­caretini okuyamamaktan, kısa va­deli kazanımlardan mustarip. Ger­çek, Türkiye tarımı başarısız değil. Yanlış başarı tanımıyla kendi kay­naklarını tüketen sistemin esiri.

Yazara Ait Diğer Yazılar
Piyasa Özeti
Borsa 11.220,17 0,62 %
Dolar 42,9575 0,05 %
Euro 50,4680 0,00 %
Euro/Dolar 1,1749 0,04 %
Altın (GR) 5.989,33 -0,07 %
Altın (ONS) 4.338,61 -0,07 %
Brent 61,3100 0,00 %