Türk tekstilinde düşüş, yeniden doğuşun habercisi
Son haftalarda medyada sıkça duyduğumuz “tekstilde konkordato, işçi çıkarmalar, fabrika satışları” sektördeki dönüşümün sert yüzünü gösteriyor.
Tablo, yalnızca bir “çöküş” hikâyesi değil. Türkiye tekstilinin yeniden yapılanma dönemine girdiğinin işareti, pamuk ve ipekböcekçiliğinde yeni bir strateji gerekliliğinin göstergesi.
“Biz hâlâ Avrupa’nın en yakın, en çevik üretim gücüyüz”
Modacı Ezra Tuba Çetin kardeşler, “2022’de başlayan düşüş aslında uyarıydı. Enerji maliyetleri, düşük talep ve yüksek kur baskısı birleşince sektör nefes alamaz hale geldi” diyor.
“Türkiye, ucuz üretimle değil, akıllı üretimle ayakta kalabilir.”
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği verilerine göre, 2024 başından bu yana yaklaşık 300 firma konkordato ilan etti. Aynı dönemde, istihdamda 320 bin kişi sektörden koptu. Türkiye İhracatçılar Meclisi verileri de tabloyu doğruluyor. 2023’te 38,6 milyar dolar olan tekstil ve hazır giyim ihracatı 2024’te 35,7 milyar dolara geriledi. Ezra Tuba durumu dramatik değil, öğretici buluyor durumu, “yıkım değil, sistemin kabuk değiştirmesi” olarak değerlendiriyor.
Tekstilde konkordato ve iflas dalgası
MÜSİAD’ın tekstil sektörü bültenine göre, “2025’in ilk yarısında tekstilde daralma yaşandı, hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün genel ihracattaki payı yüzde 6,2’ye geriledi. Almanya, Hollanda, İspanya gibi geleneksel pazarlara yapılan ihracat düşerken, Ürdün ihracatında yüzde 349 artış gerçekleşti.
Çin 301 milyar dolar ile dünya tekstil ihracatının lideri.
Türkiye 2023’de 38 milyar dolar ile dünya dördüncüsü, Bangladeş ve Vietnam çok hızlı büyüyor.
İpek kumaş pazarı büyüyor
Precedence’ye göre küresel tekstil pazarı 2,12 trilyon dolar değerinde, yüzde 54’ü Asya Pasifik’te, en hızlı büyüyen bölge Kuzey Amerika. Pamuk hammadde pazarına hâkim, yün segmentinin hızlı büyümesi bekleniyor. Uzmanlara göre, “ipek kumaşın dünya çapında giyim, ev eşyası, inşaat sektörü koruyucu ekipman ve cerrahi işlemlerde giderek daha fazla kullanılması nedeniyle artan talep, pazarın büyümesini hızlandırıyor.
Çevre dostu tekstil yükseliyor
Çevre dostu ve sürdürülebilir tekstillere olan artan talep, tekstil endüstrisini yeniden şekillendiren önemli bir itici güç olmaya devam ediyor. ABD, Hindistan, Çin ve diğer ülke hükümetleri, tekstil üreticilerini temiz üretim tekniklerini benimsemeye ve tekstil endüstrisinde kimyasal kullanımını azaltmaya teşvik etmek için sıkı düzenlemeler ve standartlar açıklıyor.
Akıllı kıyafetler Türkiye için fırsat
GPS ve yapay zeka teknolojiye entegre akıllı kıyafetlerin spor ve eğlence ve madencilik sektörlerindeki uygulamalarında giderek artan kullanımı büyümenin arkasındaki temel itici güç. Akıllı kıyafetler Türk tekstili için de yeni, fırsatlar barındırıyor. Teknik tekstillerin payı toplam üretimde yüzde 28’e ulaştı. Türkiye bu alanda henüz yüzde 8 seviyesinde.
“Hedef, Türkiye’yi yenilikçi ve sürdürülebilir pamuğun merkezi hâline getirmek”
Pamuk, 2024 yılında tekstil pazarının hâkimi oldu. Bebek bezi, ev mobilyaları, tıbbi pansuman ve hazır giyim gibi çeşitli sektörlerden pamuğa talep artıyor. Ezra Tuba, “pamuk, tekstilin kalbi. Eğer tekstil zinciri daralırsa, çiftçinin emeği de karşılık bulamaz. Biz tarım ve teknoloji odaklı bir dernek kurduk ve sektör adına bir Ar-Ge çalışması başlattık. Hedefimiz, pamuktan tekstile uzanan bütün zinciri katma değerli hâle getirmek” diyerek tekstildeki zayıflamanın Türk tarımına etkisini özetliyor.
“Türkiye, değer üreten ülke”
Ezra Tuba’ya göre, Avrupa pazarında Bangladeş, Vietnam, Pakistan gibi düşük maliyetli ülkelerden ciddi baskı var. Mısır, enerji teşvikleri, düşük işgücü maliyetleri ve ABD ile imzalanan “QIZ anlaşmaları” sayesinde gümrüksüz erişim avantajı sağlıyor. Asıl mesele ekonomik değil, stratejik. “Değer üreten ülke” rolünü yeniden tanımlamak zorundayız. Tekstildeki kayıp aslında Türkiye için bir fırsat. Çünkü düşük maliyetli üretim artık sürdürülebilir değil.”
“Kapanmalar tekstilde yeniden yapılanma sancısı”
Ezra Tuba, Tekstildeki iflas ve konkordatolar için, “sektör, uzun yıllardır düşük marjlarla, yoğun emek gücüyle ayakta kalıyordu. Artık bu modelin sürdürülebilirliği kalmadı. Artık ölçekle değil, akıl ve teknolojiyle rekabet edeceğiz. Türkiye üretimde “hacim ekonomisinden” “akıl ekonomisine” geçmeli” diyor.
“Çöküş değil yeniden yapılanma”
Velhasıl, Ezra Tuba’nın da söylediği gibi, “kriz, bir duraksama dönemi değil, sektör için bir uyanış. İnsan, teknoloji ve doğa arasında dengeli ve sürdürülebilir bir model kurabilirsek, bu düşüşü gerçek bir sıçrama fırsatına dönüştürebiliriz.”