Yapay zekâ konusu çok ciddi
Dünyada önmüzdeki 10 yılda ekonomik anlamda konuşulacak birkaç temel mesele var. Bunlardan biri elektrikli araçlar ve batarya teknolojisi, diğeri yapay zekâ, bir diğeri de bu ikisine sıkı sıkıya bağlı olan yenilenebilir enerji. Daha önce bu köşede elektrikli araçlar, batarya ve yenilenebilir enerjiyle ilgili bir yazı dizisi yayınlamıştım. Geriye dönüp okuyabilirsiniz. Şimdiyse yapay zekâ konusunda görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Bu iki teknolojinin de en önemli özellikleri çok hızlı gelişmeleri ve mevcut düzeni yıkarak gelmeleri. Özellikle Avrupa’daki geleneksel otomotiv şirketlerinin durumu malum. Her yıl Çin’den gelen elektrikli araçlara pazar kaybediyorlar. Benzer durum bizim ülkemizde de geçerli. Ama yapay zekânın gelişim hızı elektrikli araçlardan çok daha yüksek ve yıkıcı etkisi çok daha fazla.
Yapay zekânın etkisinin abartıldığını düşünen kişiler de var. Bunların başında Nobel ödüllü iktisatçımız Daron Acemoğlu da geliyor. Ama bunun tam karşısında yer alan büyük bir kitle de var. Ben açıkçası yapay zekâ konusunu küçümseyenlerin ya bu konuya yeteri kadar yakından bakmadıklarını ya da mevcut düşünce yapısını değiştirmekte zorlandığını düşünüyorum. Benzer bir durum Bitcoin ve Krugman arasında da zamanında yaşanmıştı.
İstihdam piyasası yeniden tanımlanıyor
Yapay zekânın ekonomiyi dönüştürmesinin en önemli etkilerinden biri istihdam piyasası üzerinde olacak. Mevcut mesleklerinin önemli bir kısmı çok kısa süre içerisinde yok olabilir. Buradaki kritik kavram “çok kısa süre”. Yapay zekâ devrimi 20. yy. başındaki Fordist seri üretime geçiş devrimine benzetiliyor. O dönem mavi yakalıların yerini alan teknolojinin bu sefer hedefinde beyaz yakalılar var. Şu anda bile Chatgpt birçok uzmandan çok daha tutarlı cevaplar sağlayabiliyor.
Neden çok kısa süre konusunu önemsiyorum? Çünkü daha önceki büyük dönüşümlerin bütün dünya tarafından benimsenmesi en az 20-30 yıllık periyod içerisinde gerçekleşmiş. Dolayısıyla ülkeler, sektörler, insanlar yeni duruma bir şekilde bu uzun süre içerisinde adapte olmuşlar. Her teknolojik devrim kendi işgücü ihtiyacını yaratmış, işin nevi değişmiş ama insanlar bir şekilde yeni dünyada istihdam edilmişler. Şu andaysa yapay zekânın gelişim hızı önceki döneme göre çok yüksek, onun için adaptasyon için yeteri kadar süre yok. Ayrıca birçok alanda direkt olarak insan gücünün yerine geçmeye eski teknolojik değişimlere kıyasla daha fazla aday.
Uluslararası ilişkiler yeniden tanımlanıyor
Bir diğer önemli mesele de bu yeni dünyada gücün belli ellerde toplanması. Özellikle tekno-feodalizm olarak tanımlanan ve büyük teknoloji şirketlerinin dünyadaki tartışmasız egemenliğini vurgulayan kavramı bundan sonra çok daha fazla duyacağız. Bu sadece şirketler arasında değil ülkeler arasındaki uçurumların da derinleşmesini beraberinde getirecek. Çünkü yapay zekâ dediğimiz konunun son dönemde bu kadar ön planda olmasını sağlayan iki büyük gelişme oldu. Biri çok büyük sayılarda verinin üretilmesi ve toplanabilmesi, diğeri de bu veriyi işleyebilecek altyapının-teknolojinin üretilebilmesi. İşte hem bu veriyi toplayan hem de, bu altyapıyı üretebilen bir avuç şirket var dünyada. Yatırımların çok yüksek olması nedeniyle birçok doğal tekel yaratıldı. Bu da önümüzdeki dönemin en önemli konularındn biri olacak. Mesela yapay zekâ için üretilen çipleri dizayn eden dominant şirket NVIDIA, bunların üretimini yapan şirket TSMC, bu üretimi yapmak için üretilen makineyi üreten şirket ASML. Bu şirketlere güçlü bir şekilde rakip olabilmiş bir şirket de yok.
Diğer taraftan bu çiplerin üretilmesi için gerekli hammadde sahipliği de diğer büyük bir konu. Burada da Çin’in hakimiyeti olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki dönemin büyük uluslararası kapışmalarını bu alan üzerinden okumakta fayda var. Ukrayna’nın nadir toprak elementlerine Trump’ın bu kadar önem vermesi tesadüf değil. Yukarıda saydığım şirketlerden TSMC bir Tayvan şirketi. Tayvan üzerinde Çin- ABD kapışmasının zaman zaman alevlenmesini de buradan okuyabiliriz.