Yatırımda zamanın ruhu
Yatırımda “zamanın ruhu” diye bir kavram var, yoktuysa da artık var çünkü ben kullandım. Her dönemin kendine özgü bir stratejisi olması gerekir. Bazen bu strateji çok açıktır bazen de biraz muğlaktır. Tabii bu ruh her yatırımcının kendi risk profiline ve hayata bakış açısına göre değişir. Örneğin bana göre kesinlikle hisse senedi yatırımcısı olamayacak insanlar vardır.
Telefonlarının bankacılık uygulamasında kırmızı renkli -%5 yazısını gördüğünde anksiyetesi tetiklenen insanların hisse senedi gibi anapara koruması olmayan yatırım araçlarından uzak durması kendi ruh sağlıkları açısından daha iyi olabilir. Bu, doğaldır ki beraberinde dönem dönem çok yüksek getirilerin bulunduğu hisse senedi piyasasındaki o dönemki getirilerden mahrum kalmayı da beraberinde getirir. Sonuç itibariyle finansal piyasalarda yüksek getiri potansiyeli peşinde koşuyorsanız yüksek riskin bulunduğunu da bilmeniz gerekir. Bu noktada hangisi doğru sorusunun tek bir cevabı yoktur haliyle. Doğru olan yatırımcının kendisini tanımak için çaba göstermesi ve yatırım yaptığı enstrümanın risklerini ve özelliklerini bilmesidir.
Son 2 yılın yatırım teması
Bizim ülkemizde yatırım anlamında 2023 yazından beri çok temel bir tema var. O temada da başrolü faiz oynuyor. İstikrar programı çerçevesinde en büyük düşman enflasyon ve ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele kapsamında en güçlü iki silahından biri faiz. Diğer silah da kurun artış hızının düşük olması. Aslında temel denklem çok basit.
Faiz büyüktür enflasyondan, o da büyüktür dolardaki artıştan. Bu denklemin kurulmasındaki ana sebep vatandaşların dövize yönelmesinin engellenmesi, diğer sebep de tüketimin dizginlenmesi. Rakamlarla bakalım. Son bir yılda dolardaki artış %22.44, enflasyon %35.05, vadeli mevduatın bileşik getirisi %50’lerin üstünde, ortalama bir para piyasası fonunun getirisi de %60. Gördüğünüz gibi yukarıda yazdığım denklem rakamlarla da destekli.
Faiz gibi bu kadar güçlü bir rakip varken diğer enstrümanlar da doğal olarak zorlanıyorlar. Çünkü herhangi bir yatırım enstrümanını yukarı taşıyacak likidite faize kayıyor. Ayrıca yeni likidite yaratılması için gerekli olan kredi genişlemesi de yüksek faiz nedeniyle yeteri kadar desteklemiyor. Alternatiflerden biri olan borsaya bakalım; BIST100 son bir yılda bırakın getiri sağlamayı %4,27 para kaybettirmiş. Diğer bir alternatif olan konut fiyatları son bir yılda %32,8 yükselmiş. Enflasyonun altında bir getiri olsa da kira getirisini de dikkate alırsak bu tarafta durum fena sayılmaz.
Endekse değil hisseye yatırım aldatmacası
Demek ki zamanın ruhu bize bu dönemde faizden daha iyi bir getiri elde etmenin çok zor olduğunu söylüyor. Son birkaç haftada borsa %15’e yakın getiri sağladı. Böyle dönemlerde borsa getirilerinin geride kaldığını söylediğimde yakın geçmişe odaklanan yatırımcılardan eleştiri alabiliyorum. Ama yukarıda da rakamlarla gösterdiğim gibi tablo ortada. Bu noktada bir diğer söylem de, “Endeksi neden dikkate alıyorsun, doğru hisseleri seçenler çok iyi getiriler elde etti!” Evet, ama ortalama böyle bir şey zaten, birileri altında kalacak birileri de üstünde.
Bu konuya da rakamlarla bakalım. Hisse senedi yatırımı bireysel olarak yapıldığında kimsenin performansını ölçmemiz mümkün değil. Ama fonlar üzerinden yapıldığında performanslar şeffaf. Bu fonları yönetenler de Türkiye’nin en iyi hisse senedi analistleri. TEFAS’a açık ve serbest olmayan hisse senedi yoğun fonlara baktığımda 75 adet fonun 35’inin son 1 yılda negatif getiri sağladığını görüyorum.
2 fonu dışarıda tuttuğumuzda da son bir yılda en yüksek getiriyi sağlayan hisse senedi yoğun fonun getirisi %28 seviyesinde. Yani hem enflasyonun hem de faiz getirisinin oldukça altında kalan bir getiriden bahsediyorum. Demek ki rüzgâr karşıdan esiyorsa kaptan ne kadar mahir olursa olsun gemiyi yürütmek kolay olmuyor. Faizler inişe geçtikçe bu denklem bir miktar yumuşayacaktır. Ama sanıyorum bunun için hala en azından bu yılın son çeyreğini beklememiz gerekecek.