“Yurtiçine satamıyoruz, yurtdışına zararına satıyoruz” derken, ihracat rekoru geldi…
Üretici ile sohbetlerde:
“Sıkılaşma nedeniyle yurtiçinde talep daralması yaşıyoruz…”;
“Optimal kapasiteyi koruyabilmek adına yurtdışı satışlara odaklanıyoruz…”;
“Stokta tutmaktansa, düşük karla veya zararına ihracat yapıyoruz…”;
“Maliyetler artıyor ama büyük risklerle ve çaba ile kazandığımız yurtdışı pazarlarımızı korumamız gerekiyor…”;
“Hiç olmazsa işçinin maaşını çıkarıyoruz…” gibi cümleler, ön plana çıkmaya başlamıştı…
***
Üretici, bu yakınmalarla ihracata yüklendi…
Ve…
24.8 milyar dolar olarak gerçekleşen Mayıs ayı ihracatı ile cumhuriyet tarihinin rekoru geldi…
(Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın değerlendirmeleri bugün gazetemizde)
***
Dış ticaret açığını ve dolayısıyla döviz ihtiyacını düşürmeye çalışırken iyi haber)
***
Ama ilginçtir…
Sıkılaşmaya rağmen aynı dönemde ithalatımız da arttı…
İthalat artışında ilk sırayı Çin aldı…
Çin, Türkiye’ye olan ihracatını ilk 5 ayda, geçen yılın ilk 5 ayına göre 2.2 milyar dolar artırdı…
(Daha fazla makine sattı…)
***
Ürettiğiyle Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayan;
Ve üstüne ABD’den İtalya’ya kadar “teknolojisi gelişmiş ülkelere” de yıllık toplam 28 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştiren makine üreticilerimiz varken…
VELHASIL
Makine üretimi ve ihracatı verisi örnektir…
Bu veri:
“İstediğimiz anda” açığı kapatabilecek teknoloji ve kapasiteye sahip olduğumuzu ve üreticimizin finansman/taşımacılık maliyeti/eğitim/verimlilik gibi sorunları çözüldüğünde artıya geçebileceğini gösteriyor…
***
Ancak…
Çin’in Türkiye’ye uyguladığı gümrük tarifesi yüzde 30’ken; Türkiye’nin Çin’e uyguladığı tarife yüzde 3’te kalırsa:
Nasıl rekabet edip, kendini geliştirecek “istihdam sağlayan/geliştiren”, “döviz açığını kapatan” ihracatçı/üretici?